Yazarlar

Operasyonel İletişim Stratejisi: ZEYTİN DALI

Türkiye 20 Ocak tarihinde Suriye’nin Afrin bölgesindeki PKK-PYD unsurlarına yönelik sınır ötesi bir operasyon başlattı. “Zeytin Dalı Harekâtı” adı verilen operasyon Türkiye’nin güney sınırları boyunca ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan PKK koridorunun engellenmeyi ve bölgedeki terör yapılanmalarını yok etmeyi hedefliyor. Harekâta Türk Silahlı Kuvvetleri dışında Suriye’deki Özgür Suriye Ordusu (ÖSÖ) da destek veriyor. Afrin operasyonu […]

Türkiye 20 Ocak tarihinde Suriye’nin Afrin bölgesindeki PKK-PYD unsurlarına yönelik sınır ötesi bir operasyon başlattı. “Zeytin Dalı Harekâtı” adı verilen operasyon Türkiye’nin güney sınırları boyunca ve Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmaya çalışılan PKK koridorunun engellenmeyi ve bölgedeki terör yapılanmalarını yok etmeyi hedefliyor. Harekâta Türk Silahlı Kuvvetleri dışında Suriye’deki Özgür Suriye Ordusu (ÖSÖ) da destek veriyor.

Afrin operasyonu aynı zamanda 24 Ağustos 2016 tarihinde yine Suriye’deki DEAŞ yapılanmalarını yok etmek için gerçekleştirilen Fırat Kalkanı Harekâtı’nın devamı niteliğinde. Fırat Kalkanı ile Azez, Cerablus ve El Bab bölgelerindeki terör yapıları yok edilmiş, PKK koridoru oluşturulmasına darbe vurulmuş ve bölgede huzurlu bir ortamın tesisi konusunda önemli adımlar atılmıştı. Afrin operasyonu ile bu adımların perçinlenmesi ve kalıcı olarak terör örgütlerinin heveslerinin kursağında bırakılması öngörülüyor.

Suriye’de vekâlet savaşı yürüten ABD, Rusya ve İran gibi güçlerin ikna edilerek operasyonun başlatılması hem diplomatik hem de askeri anlamda Türkiye’nin hanesine yazılması gereken büyük bir başarıdır. Kazanımdır. Özellikle de Avrupa ve ABD kamuoyunda PKK’nın Suriye uzantısı PYD’ye yönelik desteğin varlığına rağmen bunun başarılması Türkiye’nin sahadaki varlığının caydırıcı yönüne işaret ediyor. Tabii, bu ikna sürecinin kolay olduğunu ve bundan sonra da kolay olacağını söylemek meseleyi hafife almak olur. Çünkü Türkiye amacını doğru anlatabilmek için operasyonun başlangıcından itibaren diplomatik çabalarını da belirli bir iletişim stratejisi bağlamında yürütüyor.

 

Hedef Algı Operasyonlarını Engellemek

“Savaşta ilk önce gerçekler ölür” ifadesi meşhurdur. Tarihin imbiklerinden süzülerek toplumsal hafızaya yerleşen bu ifade geçerliliğini aynen koruyor. Türkiye’nin terörle savaşının bir adımını oluşturan Afrin operasyonuna yönelik içerde ve dışarda yapılan bazı yayınlar bu ifadeyi teyit eden içeriklere sahip. Türkiye’nin yapmadığı şeyler yapılmış gibi gösterilerek operasyona gölge düşürülmeye çalışılıyor.

Özellikle 2013 yılı Taksim Gezi Parkı şiddet eylemlerinden bu yana Türkiye karşıtı bir pozisyonda konumlanmayı görev addeden yabancı medya organlarının yayınları hakikate ateş etmeyi gazetecilik zanneden bir yanılsamanın tüm niteliklerine sahip. Sayıca az olsa da içerde de bazı gazeteler benzer şekilde yayın yapıyor.
Fakat Türkiye bu türden algı operasyonlarının önünü kesmek için en başından sağlam bir iletişim stratejisi benimsemiş durumda. Hem operasyonun arkasındaki siyasi irade olan AK Parti Hükümeti hem de operasyonu icra eden TSK daha önceki süreçlere kıyasla kamuoyunun ihtiyacı olan bilgiyi doğru bir şekilde aktarabilmek için yoğun bir çaba içinde. Detaylara dair düzenli bilgi akışı yapılmasına özen gösteriliyor.
Şimdi madde madde Zeytin Dalı Harekâtının iletişim stratejine bakalım. Kuşkusuz bu maddeler şu ana kadar ortaya çıkan göstergelere bakılarak tespit edilmiştir.

 

İletişim Stratejisinin Boyutları

1-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan operasyon başlamadan birkaç gün önce Afrin’deki PKK yapılanmasına operasyon yapılacağını dünyaya ilan ederek bölgede PKK’nın hamiliğini yapan ABD’nin hareket alanını daraltmış oldu. “Operasyonun başlayacağı ilan edilir mi” gibisinden yorumların aksine Erdoğan bilinçli bir şekilde açık diploması ve açık iletişim yolunu tercih ederek “gizlilikten” doğabilecek olan “muhtemel bazı riskleri” bertaraf etmiş oldu. Erdoğan böylece küresel muhataplarına hem bıçağın kemiğe dayandığını hem de Türkiye’nin terörle mücadelesinde yanlış safta yer almamaları gerektiğini önceden hatırlattı.

Erdoğan’ın açıklaması Türkiye’deki kamuoyunun psikolojik olarak hazırlanması bakımından da önemlidir. Nitekim operasyon başladığında iç kamuoyundaki desteğin yüzde yüz oranına yakın olması, sınıra giden askerlere yol boyunca vatandaşların sevgi gösterisinde bulunması, onları kucaklaması, ikramlarda bulunması ve sevgiyle bağrına basması Erdoğan’ın açık iletişim yönteminin stratejik boyutuna işaret ediyor.

2-Operasyona “Zeytin Dalı Harekâtı” adının verilmesi doğru mesajın tasarlanması bakımından iletişim stratejisinin bir parçası olarak okunabilir. Çünkü zeytin dalı ifadesi barışın ve iyi niyetin bir simgesidir. Türkiye teröre yönelik operasyonuna bu adı koyarak hem bir eliyle haksızlığa, teröre ve barbarlığa karşı savaştığını göstermekte hem de aynı anda diğer eliyle de barış ve huzur için çabaladığını ortaya koymaktadır. Başbakan Binali Yıldırım’ın “Zeytin sivillere, dalları ise teröristlere gidiyor” mealindeki açıklaması da Türkiye’nin esas niyetini veciz bir şekilde açıklamaktadır. Dolayısıyla Türkiye’nin amacının savaş değil barış olduğu yönündeki vurgu operasyona verilen “Zeytin Dalı” ismiyle daha güçlü bir şekilde ön plana çıkartılmıştır.

 

Kürtlerle Değil Terör Örgütü PKK İle Savaşılıyor

3-Operasyon başladıktan sonra Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başbakan Binali Yıldırım ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar tarafından yapılan açıklamalarda harekâtın temel mesajı yoğun şekilde vurgulanmaktadır. Bu vurguda operasyonun bölgedeki terör örgütü PKK ve onun uzantısı konumundaki PYD-YPG’yi hedef aldığı defaatle tekrar edilmekte ve hiçbir şekilde Kürtlere yönelik bir girişimin olmadığı vurgulanmaktadır. PKK tarafından yönetilen sosyal medya hesaplarında ve bazı küresel yayın organlarında bu operasyonun Kürtlere karşı yapıldığı yönünde bir algı oluşturulmaya çalışıldığı bir düzlemde siyasi ve askeri kaynakların bu ayrıma dikkat etmesi mesajın doğru anlaşılmasına verdikleri önemi göstermektedir.

Harekâtın mesajında vurgulanan diğer bir nokta ise hedefte sadece teröristlerin yer aldığı ve asla sivillerin hedefte olmadığı şeklindedir. Operasyonun icrası esnasında sivillerin can ve mal güvenliğinin korunacağına dönük güçlü mesajlar verilmektedir. Bu ayrıma da neredeyse yapılan tüm açıklamalarda değinilmektedir. Dolayısıyla bu operasyonun Kürtleri değil terör örgütlerini hedef aldığı ve sivillerin asla hedefte olmadığı sadece teröristlerle mücadelenin hedeflendiği iletişim stratejisinin temel mesajı olarak sık sık vurgulanmaktadır.

4-Operasyondan önce başlayan ve operasyon esnasında devam eden bir süreç olarak Başbakan Binali Yıldırım, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ve Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar başta bölge ülkeleri ve küresel güçler olmak üzere farklı ülkelerden mevkidaşlarıyla görüşerek operasyon hakkında mekik diplomasisi yürütmektedir. Muhataplarına bilgi verme şeklinde devam eden bu diyalog esnasında Türkiye kararlı bir şekilde operasyonunu yapmakta ve aynı zamanda muhataplarını da dikkate alarak onlarla iletişimini sıcak tutmaktadır. Bu ilişki biçiminin bir izin isteme şeklinde olmadığı ve bilgilendirmeye dayalı olduğu konusu ise kamuoyunca aşikardır. Türkiye bir taraftan muhataplarının endişelerini giderecek iletişim akışını açık tutmakta diğer taraftan da kendi güvenliğini tehdit eden terör yapılarına karşı operasyonunu kararlı ve özgüvene sahip bir aktör olarak icra etmektedir. ABD, Rusya ve NATO’dan yapılan açıklamalarda belirtildiği üzere “Türkiye operasyona dair bizi bilgilendiriyor” cümlesi burada kritik eşiği ifade etmektedir.

 

Siviller Değil Teröristler Hedefte

5-Medyanın bilgilendirilmesi konusuna azamı derecede önem verildiği görülmektedir. Harekâta dair ilk gün yapılan basın açıklamalarına ek olarak operasyonun ikinci gününde Başbakan Binali Yıldırım yerli medyanın temsilcileriyle, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ ise yabancı medya temsilcileriyle bir araya gelerek Zeytin Dalı Harekatının nedeni, amacı ve süreci hakkında bilgi paylaşımında bulunmuş ve bu konuda ortaya çıkabilecek bilgi kirliliğini ilk elden kapatmıştır. Sürecin devam ettiği ve giderek daha zor şartlarla karşılaşılabileceği göz önüne alınırsa medyayı birinci elden bilgilendirme çalışmasının periyodik şekilde sürdürülmesi stratejik iletişim yönetimi açısından katkı sağlayacaktır. Çünkü kritik konularda oluşabilecek bilgi açığı kara propaganda yapma konusunda uzman olan PKK gibi bir yapı tarafından doldurulma ihtimalini taşımaktadır. Henüz iki gün içinde bile PKK kaynaklı hesaplardan ve Türkiye karşıtı bir pozisyonu tercih eden yabancı medya organlarından yapılan paylaşımlarda yer verilen sahte içerikler de bu konuya verilmesi gereken hassasiyete işaret etmektedir. Mesela PKK ve Türkiye karşıtı pozisyonu tercih eden kuruluşların “çocuk öldürüldü, siviller vuruldu, tank vurduk, asker esir aldık” içerikleriyle yaptığı paylaşımların tamamının farklı zamanlarda gerçekleşmiş olaylara ait olduğu kısa sürede ortaya çıkartılmıştır. Afganistan, Irak, Filistin ve Kuveyt’te daha önce gerçekleşen olaylardan masa başında üretilen bu içeriklerle operasyonun imaj değeri küresel kamuoyu nezdinde zayıflatılmaya çalışılmaktadır. Yine PKK tarafından Reyhanlı ilçesine yapılan roket saldırılarında sivillerin ölmesi ve yaralanması üzerine PKK hesaplarından bu saldırıların PKK tarafından yapılmadığına dair sahte içerik paylaşılmaktadır. Dolayısıyla Türkiye, yalan haber üretme ve yayma konusunda uzman olan PKK’nın propagandasını etkisiz hale getirmek için başlangıçta yakaladığı bilgi paylaşımı performansını devam ettirmesi gerekmektedir. Bu bilgi paylaşımları, bilinçli bir şekilde uzun süredir Türkiye karşıtı bir pozisyonda yer almayı tercih eden medya organlarını ikna etmeyecektir. Fakat böyle olsa bile doğru bilginin yanlış bilgiyi gölgede bırakacağı ilkesinden hareketle içerik paylaşımına devam etmek gerekmektedir. Gündemin belirlenmesinde öne geçilebilmesi bu şekilde mümkün olabilir.

6-Operasyonun başlamasından sonra “Zeytin Dalı Operasyonu” adıyla bir Türkçe ve “Operation Olive Branch” adıyla bir İngilizce twitter hesabının açılarak buradan detaylara dair anlık bilgi paylaşımı yapılması stratejik iletişim yönetimi bakımından kritik bir adımdır. Böylece yeni iletişim çağının vazgeçilmez mecrası olan twitter kullanıcıları doğru bir şekilde ilk elden bilgilendirilmektedir.

Ayrıca AK Parti Hükümetleri döneminde ciddi şekilde kabul değiştirerek yerellikten küreselliğe geçiş yapan Anadolu Ajansı ve TRT tarafından yapılan yayınlar operasyonun farklı ülke vatandaşları nezdinde doğru anlaşılması bakımından pozitif katkı sunmaktadır. Başta İngilizce ve Arapça olmak üzere Rusça, Fransızca, Farsça ve Kürtçe gibi dillerde yapılan haberlerle dünya kamuoyu bilgilendirilmekte ve böylece kamu diplomasisi etkin bir şekilde kullanılmaktadır. Türkiye’de yayın yapan özel medya kuruluşlarının (Cumhuriyet gazetesi gibi bazı marjinal yayın organları hariç) Zeytin Dalı Harekatına verdiği desteğin katkısını da eklemek gerekir. Böylece Türkiye’de kamuoyu farklılıklarını bir kenara bırakarak milli bir mesele olarak gördüğü operasyonun arkasında yer aldığını göstermektedir.

Türkiye’nin Zeytin Dalı Harekâtı öncesinde ve ilk günlerde yürüttüğü iletişim stratejisini bu şekilde özetlemek mümkündür. Kuşkusuz Zeytin Dalı Harekâtı bitinceye kadar ve sonrasında Mümbiç başta olmak üzere operasyonların genişleyeceği ve uzun süre devam edeceği dikkate alınarak Türkiye’nin iletişim stratejisini daha kalıcı hale getirecek şekilde yeniden gözden geçirmesi pozitif katkı sağlayacaktır.
Bu bağlamda iletişim yönetiminin daha etkili yapılabilmesi ve Türkiye karşıtı kara propagandaların çürütülmesi esnasında hızlı hareket edilebilmesi için yeni bir masa kurulabilir. Kurulacak olan bu masa kriz yönetimi ve kriz iletişimi bağlamında yeniden tasarlanabilir.
Bu masa iç kamuoyunun ihtiyacı olan bilgileri düzenli ve şeffaf bir şekilde paylaşarak medya kuruluşları için güvenilir haber kaynağı işlevini yerine getirir. Ayrıca küresel kamuoyunu düzenli şekilde bilgilendirir. İçerik üretimi yapılırken gazete, televizyon ve sosyal medya için hem ayrı ayrı enformasyon aktarımı konusunda daha güçlü bir profesyonelleşme sağlanabilir hem de iletilerin böylesine hızla aktığı bir zaman diliminde kara propagandadan daha hızlı ve gerçeklere dayalı bilgiler hızlıca paylaşılabilir.

Bazen gizlilik veya gizli iş yapmaya abartılı anlamlar yüklense de açık iletişim ve açık diplomasi yaşadığımız dönemin hala en  güçlü kamuoyu oluşturucu faktörleri arasındadır. Bu yüzden her açıdan başarılı bir şekilde başlayan Zeytin Dalı Harekâtının aynı şekilde devam edebilmesi için iletişim stratejisini de değişen ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde dinamik tutmak gerekmektedir.