Yazarlar

Küresel ekonomi “hızla yavaşlıyor” !

Dünya Ekonomik Forumu (DEF) küresel ekonominin yavaşlamasıyla ilgili soru işaretleri bırakarak son buldu. DEF’te yer alan konuşmaların birçoğu küresel yavaşlama konusu etrafında şekillendi. Finans yöneticilerinde, dünyanın birçok yerinden yükselen belirsizliklere karşı endişeli bir hava hakim durumda. Küresel talepteki yavaşlama, siyasi anlaşmazlıklar, Avrupa’daki belirsizlikler, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticaret savaşları ve ABD tarihinin […]

Dünya Ekonomik Forumu (DEF) küresel ekonominin yavaşlamasıyla ilgili soru işaretleri bırakarak son buldu. DEF’te yer alan konuşmaların birçoğu küresel yavaşlama konusu etrafında şekillendi. Finans yöneticilerinde, dünyanın birçok yerinden yükselen belirsizliklere karşı endişeli bir hava hakim durumda. Küresel talepteki yavaşlama, siyasi anlaşmazlıklar, Avrupa’daki belirsizlikler, Çin ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasındaki ticaret savaşları ve ABD tarihinin yaşanan en uzun hükümet kapanması belirsizliklerin başlıca sebepleri olarak yorumlanabilir.

OECD aralık ayında yayınladığı raporda küresel ekonomi için büyüme tahmini %3,7’den, %3,5’e düşürdü. Aynı şekilde Uluslararası Para Fonu (IMF) küresel ekonomi için yaptığı büyüme tahminini %3,6’dan %3,5’e çekti. Küresel piyasalar için dikkat edilmesi gereken bir başka konu da borçluluk oranları olarak karşımıza çıkmış durumda. Fitch Derecelendirme Kuruluşunun yayınladığı bir rapora göre devletlerin toplum borcu 66 trilyon dolara yükselmiş ve küresel gayri safi hasılanın %80’i oranına ulaştı. Rapora göre bu rakamın yarısına yakını borç olarak geçen yıl alındı.

“Çin yavaşlıyor ama bu o kadar da kötü bir yavaşlama değil.”

Çin ekonomisindeki yavaşlama DEF’te Çin’li katılımcıları ilgi odağı haline getirdi. Çin ekonomisi 2019 yılında son 30 yılın en düşük büyüme oranı olan %6,6’lık bir büyüme gerçekleştirdi. “Küresel Finansal Riskin Yeniden Düşünülmesi” başlıklı panelde konuşan Çin Gayri Menkul Düzenlemeleri Komisyonu başkan yardımcısı Fang Xinghai, Çin’deki yavaşlamanın ardında ticaret savaşlarının ve konut piyasalarının olduğunu belirtti. 2019 yılında %6’lık bir büyüme beklediklerini belirten Xinghai, “Çin yavaşlıyor ama bu o kadar da kötü bir yavaşlama değil.” sözlerini kullandı.

Çin’in gelecek dönemlerde ekonomik olarak nasıl bir performans sergileyeceği birçok kişi için önem arz eden bir konu haline geldi. Yakın zamanda Çin Merkez Bankası rezerv gereklilik katsayısını 100 baz puan düşürerek, küçük işletmelere kullanabilmeleri için yaklaşık olarak 116 milyar dolarlık bir likidite sağladı. 50’nin üstünde olduğunda ekonominin büyüme eğiliminde, altında olduğunda ise küçülme eğiliminde olduğunu gösteren üretici PMI verisi Çin’de aralık ayında 50.2’den 49.7’ye düşerek ekonominin bir yavaşlama sürecinde olduğunu gösterdi. Xinghai ayrıca konut piyasasında ki fiyat artışlarının, piyasadan önemli miktarda likidite çektiğini vurguladı. Çin Ulusal İstatistik Bürosunun konut piyasasında yaptığı araştırmaya göre, Çin’de son bir yılda konut fiyatları %9,7 oranında artış gösterdi.

“Çin’deki yavaşlama eğer hızlı olursa önemli bir risk oluşturabilir.”

ABD ile Çin arasında yaşanan ticaret savaşlar ekonomik görünümü olumsuz yönde etkileyen etkenlerden biri olarak karşımıza çıkıyor. Birleşmiş Milletlere göre Çin ihracatının %19’unu ABD’ye yapmakta ve ticaret savaşlarının negatif etkilerinin 2019 yılı ilk çeyreğinde ortaya çıkması beklenmekte.  Ekonomideki yavaşlamanın etkileri Apple’ın 2019 yılı ilk çeyreği satış tahminlerine yansıdı ve firma satış beklentilerini düşürdü. Bunun sonucunda hisse değerinde %10’luk sert bir düşüş yaşayan firma, gelişmekte olan ekonomik durumun etkilerine örnek olarak verilebilir. DEF’te gerçekleşen panellerden birinde konuşan IMF başkanı Christine Lagarde, “Çin’deki yavaşlama eğer hızlı olursa önemli bir risk oluşturabilir.” ifadelerini kullandı.

ABD tarihinin en uzun hükümet kapanmasını yaşıyor. Standard & Poor’s Derecelendirme Kuruluşunun yaptığı açıklamaya göre hükümetin kapalı kalmasının ABD’ye maliyeti 6 milyar doları buldu. Amerikan piyasaları 2018 yılının son çeyreğinde beklemedikleri bir çalkantıyla karşı karşıya kaldı. Kurumsal şirketlerin gelirlerinde yaşanan beklenmedik düşüşler ve 2019 yılına dair beklentilerin aşağı yönlü revize edilmesi piyasaların 2018 yılında ulaştıkları rekor seviyelere göre %20 oranında değer kaybetmesine yol açtı. Yaşanan bu hareketlerden sonra FED kullandığı dili değiştirmek ve biraz daha güvercin bir ton kullanmak durumunda kaldı.

Aralık toplantısında FED olası faiz artırımı projeksiyonlarını ikiye düşürdü ve 2019 sonu için beklenen faiz oranını %2,9 olarak belirledi. Eylül toplantısı sonucunda açıklanan projeksiyonlarda 2019 sonu için beklenen faiz oranı %3,1 olarak belirlenmiş ve ortalama 3 faiz artırımı öngörülmüştü. Yine aralık ayı tahminlerinde 2019 yılı için büyüme beklentisi %2,5’ten %2,3’e düşürüldü. FED uzun süredir kriz dönemi ve sonrasında piyasadan aldığı tahvilleri ayda 50 milyar dolarlık dilimler halinde satarak bilançosunu küçültmeye çalışıyordu. FED başkanı Jerome Powell’a göre bu küçülme operasyonu da gerektiği takdirde son bulabilir. Powell bu ayın başında katıldığı bir toplantıda eğer izledikleri tahvil satım programı piyasada olumsuz etki oluşturuyorsa, politikalarını değiştirmekte tereddüt etmeyeceklerini ifade etmişti.

Avrupa’da siyasi riskler neredeyse ekonomik problemleri perdelemiş durumda. İngiltere Başbakanı Theresa May’in Avrupa ile yaptığı Brexit anlaşması İngiliz parlamentosunda reddedildi. İngiltere’nin Avrupa’dan anlaşmasız olarak ayrılma olasılığı artık daha yüksek ve bu durum hem Avrupa hem İngiltere için aşağı yönlü riskleri artırıyor. Sarı yelek protestocuları Avrupa’yı istikrarsızlaştırmaya devam etmekte ve henüz bir çözüm bulunabilmiş değil.

Avrupa yavaşlıyor

Avrupa’nın ekonomik görünümü de yavaşlama sinyalleri vermekte, faiz oranı sıfır düzeyinde ve Avrupa Merkez Bankasının (AMB) faiz gibi bir enstrümanı kullanabilme şansı bulunmamakta. AMB başkanı Mario Draghi cuma günü yaptığı konuşmada Avrupa’nın son verilerinde bir zayıflama gözlemlendiğini açıkladı. 2018’in son çeyreğinde yüzde 0,2 büyüyen Avrupa, 2013 yılından bu yana en düşük büyüme oranıyla karşı karşıya kaldı. Avrupa üretici PMI verisi 2013 yılından bu yana en düşük seviye olan 50,5 seviyesine gelmiş durumda. Almanya’nın  Ocak ayında 49,9 seviyesinde gerçekleşen üretici PMI verisi yavaşlayan ekonomik aktivitenin bir göstergesi olarak karşımıza çıktı.

AMB cuma günü yaptığı toplantıda faiz oranlarını yüzde 0 oranında bırakarak değişiklik yapmadı ve 2019 yazına kadar bu seviyelerde tutacağı bilgisini paylaştı. Draghi ayrıca enflasyonda istenilen seviyeye ulaşmanın eğer büyüme potansiyelin altında kalırsa beklenenden daha uzun zaman alabileceğini açıkladı. Avrupa para politikasının önemli bir süre boyunca değişmemesi beklenirken, AMB tarafından yapılan açıklamada küresel belirsizliklerin ekonomik risklerin temelini oluşturacağı bilgisi de paylaşıldı.

Peki, yıllar süren genişleyici para politikası sonrası bir resesyon kapımızı mı çalıyor? Çoğu kişiye göre küresel ekonomi yavaşlamakta fakat resesyon korkusuna kapılmak için henüz erken bir dönemdeyiz. En azından IMF başkanı Lagarde ve FED başkanı Powell henüz bir resesyon riski görmediklerini açıkladılar. Fakat, birçok politika yapıcı ekonomide ki yavaşlamaya odaklanmış durumda ve küresel gelişmeler önümüzdeki dönemde daha yakından izlenecek. Politik riskler belirsizlikleri artırıyor ancak bu risklerin azalmaması veya artması ekonomideki yavaşlamayı hızlandırıp küresel ekonomiyi bir resesyona sokabilir.

Etiket /