Yazarlar

Konvansiyonel Savaş Gerçekten Bitti Mi?

2008 yılında ABD Savunma Bakanlığı yeni savaş konseptlerini açıklamıştı. Artık dünyada konvansiyonel bir savaş olmayacağı ve gayri nizami savaşlar için hazırlık yapacaklarını ifade etmişlerdi. Bu konsept Özel kuvvet miktarını artırmayı, insansız hava araçları gibi teknoloji kullanmayı ve süpersonik seyir füzelerinin geliştirmesi gibi konuları içeriyordu. Başlangıç itibari ile asimetrik savaşın gereği ilk hamle hayata geçirilmişti. Konsepttin […]
Mete Yarar

2008 yılında ABD Savunma Bakanlığı yeni savaş konseptlerini açıklamıştı. Artık dünyada konvansiyonel bir savaş olmayacağı ve gayri nizami savaşlar için hazırlık yapacaklarını ifade etmişlerdi. Bu konsept Özel kuvvet miktarını artırmayı, insansız hava araçları gibi teknoloji kullanmayı ve süpersonik seyir füzelerinin geliştirmesi gibi konuları içeriyordu. Başlangıç itibari ile asimetrik savaşın gereği ilk hamle hayata geçirilmişti. Konsepttin açıklandığı tarihten itibaren Amerika Birleşik Devletleri, askerlerini sahadan hızla çekmeye ve yerlerine vekalet verdiği unsurları yerleştirmeye başlamıştı.

Bu dönemde bir çok ülke konvansiyonel savaş unsurunun önemli parçası olan deniz kuvvetleri, hava araçlarında ve tank sayılarında ciddi anlamda  indirimlere giderek, ülkeyi savunmak adına hava savunma sistemlerini geliştirmeye hız vermişlerdi. Fakat görüldü ki, ABD konvansiyonel savaş unsurlarındaki araçları geliştirmekten asla vazgeçmedi.

Uçak gemileri hangi sınırlara yüzüyor?

Son yıllarda ise özellikle deniz kuvvetlerindeki gemi sayısını 355’e çıkartma kararı aldı. Ardı ardına yeni uçak gemilerini envanterine kattı. Pasifik’te başlayan bu konvansiyonel gerilim bütün ülkelerin gemi sayılarını artırmaya başladı. Çin Rusya’dan aldığı uçak gemisini daha da yükselterek yerli uçak gemisini denize indirdi. İnşaat halinde iki adet daha uçak gemisi olduğunu düşündüğünüzde Pasifik’te su yollarının emniyeti savaşı kızışmış olarak gözüküyor. Diğer ülkeler de bu savaşa katılarak uçak gemisi satın almaya veya üretmeye başladılar.

Soğuk savaş döneminin ardından başlayan orduların küçülme kavramı şimdi tersine dönmüş durumda . Bütün analistleri endişeye yönelten konu bunun büyük bir hız içinde yapılıyor olması. İkinci dünya savaşı öncesinde yaşanan silahlanma yarışına benzeyen bir süreç yaşanıyor. O dönemde Amerika potansiyel tehlike olarak gördüğü Japonya’ yı ana kara dışına çıkmasını engellemeye çalışıyordu . Japonya’nın ABD donanmasını bombalamasının ana nedeni petrol ambargosunun başlamış olmasıydı .
Bugün de ABD Pasifik’te Çin in Pasifik dışına çıkmasını engellemeye çalışıyor. Afrika ve Ortadoğu’daki kazanımlarını abluka altına alıyor.

ABD varlığını neye borçlu?

Bu süreç Japonya ve Avusturalya’nın da bu yarışa katılmasına yol açıyor. Japonya 2017 yılında savunma harcamalarına 44 milyar dolar ayırarak rekor kırmıştı. Avustralya 24.6, Güney Kore  36.8, Hindistan 55.9 milyar dolar savunmaya bütçe ayırarak bölgesel anlamda bir hazırlığa girmiş durumdalar.

DF-21 füzesi

ABD’nin mutlak gücü savunma gücüne dayanarak doların belirleyici para birimi olmasını sağlamaktır . Değerli bütün emtia dolar üzerinden alınıp satılmaktadır. Bu nedenle de ülkeler merkez bankalarında dolar tutmaya devam etmektedir. ABD için bunun sürdürülmesi ölüm kalım meselesidir. Sanırım ABD’nin en kalın kırmızı çizgisi budur. Kaddafi’nin ve Saddam’ın devrilmesinin ana nedeni olarak petrol satmayı dolar yerine Euro üzerinden yapma kararı almaları olarak söylenir.

S-400

Çin’in çok yakın bir zamanda ABD’yi küresel anlamda geçecek olması, bu üstünlüğün sona erme tehlikesini oluşturmaktadır. Yakın dönemde nelerin yaşanacağını ülkelerin deniz araçları üzerindeki keşifleri belirleyecektir. Çin’in geleceğini, ABD’nin deniz egemenliğini oluşturan uçak gemilerine karşı geliştirmeye çalıştığı uçak gemisi katili diye anılan gemisavar füzeleri belirleyecektir. Yeni geliştirdiği füze “uçak gemisi katili’ olarak da anılan DF-21 füzesidir. 3 bin 100 km menzile sahip olan füze tek başına U.S. Nimitz sınıfı uçak gemilerini batıracak kapasiteye sahiptir. Yakın dönemde savaşlar süpersonik füzeler üzerinden gerçekleşecektir . Yeni keşifler ülkelerin konumunu belirleyecektir.

Türkiye bu durumda özgün silah geliştirme çalışmalarına önem vermelidir. Teknoloji her silahı daha çıkmadan eski model haline sokabilmektedir. Dünya ticaret savaşlarına, ardından ambargolara, sonrasında köşe kapmaca süreçlerini yaşayacak gibi gözüküyor.
Ülkemizin jeostratejik önemi ile belirleyici ülke konumu daha da önem kazanacaktır. S-400 yüksek hava savunma sistemine ABD’nin yüksek tondan itirazına bir de bu açıdan bakmanızı tavsiye ederim.