Yazarlar

Kendi dilinden Evanjelikler

Latince “missio” teriminden gelen “misyon” kelimesi “yetki, görev” anlamlarında kullanılıyor. “Misyoner” kelimesinin sözlük anlamı “görevli, yetkili kişi”. Terim anlamı olarak ise bir kişi veya bir grubun Hristiyanlık öğretilerini ulaştırmak için çeşitli halklara gönderilmesi anlamına gelmektedir. Gene “misyonerlik” te belirli/hedeflenen bir etnik/dini grubun veya bölgenin Hristiyanlaştırılması için yapılan dini faaliyetlere verilen isim. Hz. İsa hayatta iken […]

Latince “missio” teriminden gelen “misyon” kelimesi “yetki, görev” anlamlarında kullanılıyor. “Misyoner” kelimesinin sözlük anlamı “görevli, yetkili kişi”.

Terim anlamı olarak ise bir kişi veya bir grubun Hristiyanlık öğretilerini ulaştırmak için çeşitli halklara gönderilmesi anlamına gelmektedir. Gene “misyonerlik” te belirli/hedeflenen bir etnik/dini grubun veya bölgenin Hristiyanlaştırılması için yapılan dini faaliyetlere verilen isim.

Hz. İsa hayatta iken yazılı bir mesaj bırakmadı. Hristiyanlığın kutsal kitap olarak kabul ettiği ve Hz. İsa’nın hayatını ve mesajlarını anlatan İncil ve diğer Hristiyan kaynaklar, Hz. İsa’dan sonra yazıldı. Bugün Hristiyanlar tarafından kabul edilen dört farklı İncil var. Bu konu da ayrı bir inceleme konusu.

Hristiyan inancı içerisinde ciddi teolojik farklılıklarla birbirinden ayrılmış olan mezhepler ve kiliseler dahi, bu “görevlendirilme” ve “Hristiyan olmayan toplumları Hristiyanlaştırma” konularında hem fikir.

Çeşitli Hristiyan kiliselerinin kurduğu üniversiteler ve ilahiyat fakülteleri altında hizmet veren din görevlileri, özellikle Hristiyan olmayan coğrafyalarda misyoner olarak görev alacak öğrenciler yetiştiriyor.

Bilimsel bir çalışma alanı olarak son yıllarda üniversitelerde kendilerine ‘alan’ açan misyonerler, günümüzde “misyonerlik” teriminin yüzyıllardır oluşturduğu negatif imajı değiştirebilmek için faaliyetlerini farklı isimler ve terminolojilerle ifade etmeye başladılar. Bunlar içerisinden son yıllarda evanjelizm, diyalog, ön plana çıkıyor.

Yazının ilerleyen safhalarında okuyacağınız gibi hedeflenen topluluğa yönelik misyon açma amacı varsa o topluluğun dili, dini, örfü, âdetleri, gelenekleri, eğitim seviyesi yaşadığı bölgenin coğrafi özellikleri ve benzeri konular hakkında detaylı bilgi topladıklarını ve raporlaştırdıklarını gözlemledim.

Evangelizm kelimesinin misyon yerine son yıllarda özellikle tercih edilmesinin sebebi, misyon kelimesinin süreç içinde olumsuz bir anlam kazanması.

Evanjelikler özellikle ABD Başkanı Trump’ın iktidara gelmesiyle birlikte iyi haber, güzel haber sunma gibi olumlu manaları kullanarak dini çalışmalarına devam ediyor.

Evanjeliklerin Afrika’da Asya’da Ortadoğu’da ve Türkiye’deki ana amaçları  ‘kendi inancı, ekolü’ dışındaki kimseleri kazanmak.

Sıralaması coğrafya ve sosyo-politik yapıya göre değişkenlik gösterse de ilk önce kişi/kişileri kendi gruplarına katmak, ibadethane/mabed oluşturmak(ev kiliseleri vb.) ve kendi ekol ve inanışlarına bağlı yeni dini önderler yetiştirmek.

Bir dönem özellikle tartışılan kontekstualizasyon, dinler arası diyalog bu yöntemlerin geçtiğimiz yıllarda en popüler olanı idi.

Her coğrafya da farklı inanış ve uygulamalar olduğu için evanjelik misyonerler pratikleri Hristiyan inancı çizgisine çekip kişilerin Hristiyan inancını kabul etmesini kolaylaştırmak için kullanıyordu.

Örneğin 19 yıl önce Malezya ve Endonezya’da çok tartışılan Hristiyan cemaatlerinin Allah kelimesini kullanma talebi yargıya taşınmış ve dini gerekçelerle reddedilmişti.

Bu ‘diyalog’ döneminde tolerans, hoşgörü kelimeleri özellikle vurgulanarak medyada vasıtasıyla dinlerin sadece bir kültür öğesi olduğu fikrinin de yaygınlaştırılması amaçlandı.

En çok yetim ve kimsesiz çocukları hedefleyen bu çalışmalar son yıllarda dünyanın maruz kaldığı doğal afetler vasıtasıyla daha fazla görünür oldu

Afet bölgeleri başta olmak üzere dünyanın birçok yardıma muhtaç coğrafyasında faaliyet gösteren Hristiyan yardım kuruluşları, kayıt altına alınmayan gönüllü yardım çalışmalarıyla yerli halkları Hristiyanlaştırmak için çalıştılar.

Malumunuz ülkemizde de yakın takip edilen küresel gerginlik ve çatışma/savaş alanları var. Ama hem enerji hem ekonomik hem de stratejik olmasında dolayı dikkatleri üzerinde toplayan Ortadoğu bu kesimlerin ilgi gösterdiği en önemli alan oldu. Zira Ortadoğu, belki de yetim çocukların en fazla olduğu coğrafyalardan biri.

Irak, Filistin, Suriye, Yemen gibi bölge ülkeleri dışında Asya’da şiddet ve kan dolu haberler eksik olmuyor.

İşte burada Evanjelik Hristiyan cemaatleri devreye girerek yetimhaneler oluşturuyor. Dikkatli bakılırsa İslam coğrafyası olarak tabir edilen alanlarda hemen hemen yerel hiçbir başkent ya da STK böyle bir çalışma yapmıyor.

Kültür gereği yetimlere en yakın akrabaların sahip çıkması ya da bakımının üstlenilmesi geleneği de devam ettiği için çatışma, saldırı ya da bombardımanlarla ailesini/yakınlarını kaybeden, kimsesiz kalan bu kişilerin en büyük destekçisi Evanjelik Hristiyanlar oluyor.

Örneğin bir Suriye örneğinde yaklaşık 800.000 çocuğun yerim kaldığı sağlıklı veriler olmamasına rağmen dillendiriliyor ve bu rakam kabul görüyor.

Savaş ve çatışma alanlarının en büyük sıkıntılarından olan sağlık hizmetleri ve eğitim meselesini Suriye örneğinde olduğu gibi YPG/PKK’nın kontrol ettiği ama otoritesini kuramadığı alanlarda Evanjelik Hristiyanlar bu boşluğu hevesle doldurmaya çalışıyor.

Ortadoğu’da Evanjelikler

“O gün Rab İbrahim’e ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat nehrine kadar diyarı senin zürriyetine verdim.”

Eski Ahit’te geçen bu ayet, evanjelistler için hayli önemli. Çünkü Evanjeliklerin teolojik dayanağı olarak bu ayet karşımıza çıkıyor.Evanjelikler, 1948 yılında Filistin’de kurulan İsrail’in “İncil’in öğretileri doğrultusunda kurulmuş olduğuna”, “Hz. İsa’nın tekrar hayata bu topraklarda geleceğine” ve bu şekilde “dünyanın sonunun”(Armegeddon) geleceğine inanıyor.

Türkiye’deki bir ev kilisesi

Türkiye’de Evanjelikler

1820 yılında ilk defa Anadolu’ya gelen Amerikalı misyonerler, adına istasyon dedikleri yerleşkelerde, anaokulundan koleje kadar çeşitli eğitim kurumları kurdular ve buralar üzerinden misyonerlik çalışmalarını yürüttüler.

Misyonerler için Anadolu özel bir öneme sahipti. Örneğin1880 tarihli Bartlett Raporu şöyle başlar: Misyoner faaliyetleri açısından Türkiye, Asya’nın anahtarıdır.”

Türkiye’de misyonerlik çalışmaları yürüten Evanjelistler, varlık gösterdikleri hemen her yerde ve her türlü faaliyetleri hakkında pek çok detaylı rapor tuttular, hem akademik hem popüler araştırmalar yapıp, süreli dergi, gazetelerle bütün bunları kamuoyu ile paylaştılar.

17 Ağustos 1999 Marmara Depremi ve Şubat 2001 ekonomik Krizi’nde yaptıkları yardımlarla yakın dönemde tekrar gündeme gelen bu gruplar dönemin gazetelerine de konu olmuşlardı. 2002 yılında bir televizyonun haber bülteninde Amerikalı Protestan bir yetkili Türkiye’de 1500 Protestan Misyoner olduğunu söylediğini de bir hatırlatma olarak not düşeyim.

1970, Evanjelikler yeniden Türkiye’de

Türkiye’de çeşitli kiliseler ve cemaatler içinde bulunan Evanjeliklerin hikayesi yakın dönemde 1970’li yıllara uzanıyor. Burada sözü ben bırakıyorum:

“Biz 1970’li yılların başında ilk olarak Antep’e geldik. Evanjelik ilk adım atması hemen hemen. Türkiye’nin sekizinci ticaret şehri ve pamuk endüstrisinin merkezi Antep. Geldikten sonra şehirdeki manevi karanlığı anlamamız uzun sürmedi.

Örneğin İstanbul’daki Hristiyanlar günlük yaşama daha fazla katılırken ve kültür ile daha fazla ilgiliyken yerel bazı okült inanışların(büyü yapma, yaptırma vs.) İslam’a adapte edilerek günlük yaşamda kullanıldığını görünce çok şaşırdık.

Eşim David, Türklerin ve Kürtlerin beraber yaşadığı bu şehirde maddi durumları iyi olan ailelerin çocuklarının devam ettiği bir Süper Lise’de öğretmen olarak işe başladı. Böylece vize alarak burada kaldık. Köylerde kolera ve bazı bulaşıcı hastalıklar vardı. Suyla hastalık kapılması oldukça yaygındı.
Bir gün mutfaktan iki çocuğu yiyecek çalarken gördüm ve kendi çocuklarım için endişe edip dua etmeye başladım. Benim çocuklarımda nefisleriyle mücadele edemez ve aynı hataya düşerlerse ben ne yapardım? Dua ettim ve burada bir görevimin olduğunu ve İsa’nın bu topraklarda bilinmesi gerektiğini düşündüm. Ama şehirde ‘inançlı’ bir kişiyi tanımıyordum. Dualarımızı evde yapıyorduk. Müslüman arkadaşlarımızla tatil günlerinde pikniğe gideceğimize biz iki ve dört yaşımda oğullarımla evde dua ediyorduk.
Sonra evimizdeki kötü durumdaki bir katı temizleyip eşya yerleştirdim. Kapıya da ,“Bu evi Tanrı dışında sadece emek inşaa etti” yazılı tabela koydum. Evimizi ziyaret edenler bu tabelanın manasını sorunca anlatmaya başladım.
Yeni Ahit’ten ayetler okuyup onların sorularını cevaplamaya çalıştım. Bir süre sonra ilk olarak Almanya’da işçi olarak çalışan ‘AB’ vaftiz olmak istediğini söyledi. Daha sonra eşi ve kardeşi bizi kanatları altına aldı.

AB bizi Karkamış’a yakın bir köye götürdü. Ve orada yaşlılarla tanıştık. Eşim David için bu yaşlılara vaaz vermesi için imkan doğmuş oldu.”

Yabancı ülkelerde misyonerlik yapmak için ABD merkezli Hristiyan kuruluşlardan verilen yetki belgesi

Bir zamanlar Evanjelikler

“Buradaki Amerikan hastanesi 1800’lerin ortasında evanjelik sağlık misyonu tarafından kuruldu. Onların mezarları hastane civarındaki yerlerde görülebilir. Gene o ekipten birinin yazdığı hastane tarihini anlatan kitapta yapılan çalışmalarda  bahsedilirken binlerce insanın da Hz.İsa’ya döndüğü anlatılır.

Ama ilerleyen yıllarda çok sayıda Kürt ve Türk o baskıcı ve korku dolu yıllarda hayatlarını kaybettiler. 1970’li yıllarda şehirdeki doktorlar ve hemşirelerin çoğu inanç konusunda seküler ve liberaldi. Bizim yaptığımız çalışmalara şiddetle karşıydılar. O dönem müzik, edebiyat sohbetleri ile Hz.İsa’yı anlatırken çabalarımıza rağmen umduğumuz gibi gitmedi.

Ara ara şehirden ayrılıp Malatya’ya ve civarına gitme fırsatımız oldu.

Bir gün sol görüşlü bir öğrencinin ders kitabının arasına gizlediği bir bombayı kapıcımıza teslim ettiğini ve kapıcının da durumu fark ederek eşim David’i haberdar etmesiyle öğrendik. Polis gelerek şehrin dışında bunu imha etti. O kişi tutuklandı.

İki yılın sonunda cılız bir grup inanç sahibi olmuştu. Bu gruptan birçok kişi yaşanan dönemden dolayı Avrupa’ya gitti.(12 Eylül 1980 darbesi öncesi)”

Tunceli’de Evanjelik kilise kurulabilmesi için destek ve yardım talebi ve bölge hakkındaki izlenimler

Türkiye’deki Evanjelikler

Irak ve Suriye’deki gelişmeler Türkiye’de başta Protestan Kiliseleri olmak üzere Hristiyan cemaatler tarafından yakından takip ediliyor.

Mültecilere yardım, Suriye’de Ezidilere yardım ulaştırılması konusunda Diyarbakır, Mardin ve Van civarındaki kiliseler oldukça büyük role sahip.

Özellikle Ezidilere yönelik yardımların kısıtlı olması sebebiyle kiliseler hem yerelde hem de sınır ötesine yardım ulaştırabilecek şekilde organize edilmiş.

1980’li yıllara nazaran daha fazla yeni açılan kilisenin olduğu belirtiliyor.

1980 Darbesi öncesi ve sonrası Güney Doğu bölgesindeki Hristiyanlar tercihlerini Almanya ve İsveç’ten yana kullanmış.

Bölge kiliselerinde bir konu dikkat çekiyor. Bir kısmı eskiden Müslüman olanların kurduğu kiliseler diğerleri ise Ermeni Evanjelik Kiliseleri.

ABD, Ermenistan ve Türkiye’deki Evanjelik kiliseler tek bir çatı altında toplanmak için günümüzde çalışmalarını devam ettiriyorlar.

Türkiye’de yarısı ‘ev kilisesi’ olmak üzere yaklaşık 100 Protestan kilisesi var. Aynı zamanda bir buluşma yeri olarak kiliselerin oluşturulmasında ya bir dükkân ya da bir ofis kiralanmaya çalışılıyor.

Evanjelik grupların Türkiye için verdikleri iş ilanları

2005’te çıkan yasayla beraber kayıt dışı olan bu ev kiliseleri kayıt altına alınmaya başlanmış.

Bir yer kiralanmak istendiğinde oranında ‘ev kilisesi’ olacağı öğrenildiğinde işler tersine dönüp mal sahipleri kiralamaktan vazgeçiyor.

Bu cemaatler yaptıkları çalışmaların toplumda Türk karşıtı, devlet karşıtı ve memlekete tehdit olarak görüldüğünü söylüyor. İnsanların hiçbir şekilde bu misyoner gruplarla bağlantılı ya da yardım eder bir şekilde görüntü vermek istemediğinin altını çiziyor.

Küçük ve yaygın olmadıkları için bazı kiliseler kendi cemaatlerinden olmayan Protestanları, Anglikanları, Evanjelikleri, Ermenileri ibadet edebilmeleri için kiliselerine kabul ediyor.

Evanjelikler Türk aile yapısından dolayı daha çok erkeklere ulaşabiliyor. Saklı olarak din değiştirenlerin olduğunu ama her pazar bir bahane ile kiliseye ayine gelen bu kişilerin çevresinde baskı altında kalmamak için sessiz kaldığı da biliniyor.

Günlük konuşmalarda İncil’e atıfta bulunarak kurulan bir cümle sonrası karşılaşılan, “Sen bunu nereden biliyorsun?” sorunun yanıtı genellikle, “Araştırıyordum” ya da “İnternette okudum ya da gördüm” oluyor.

Din değiştirme meselesinin aileler tarafından öğrenilmesi sonrası şiddetli tepkiler verilerek “ailenin haini” olarak ilan edilenler olduğu gibi 30-40 yıllık devam eden küslükler mevcut hatta evlatlıktan reddeden aileler çoğunlukta.

Türkiye’deki Evanjelikler yurtdışından farklı olarak sadece kiliseye gitmiyor “inançlı bir aile” oluşturmaya çalışıyor. Burada dikkat çeken nokta “yüzyıllardır Hristiyanlığın giremediği” topraklarda çalışmalarına devam ettiklerinin hem zorluğu hem de farkında olmaları.

Evanjelikler Türkiye’deki ‘Deist’ tartışmalarını yakından ve dikkatle takip ettikleri anlaşılıyor.

ABD Merkezli bir Evanjelik kuruluşunun yöneticisi Richard “Müslüman bir ülkede kilise kurma ve oluşturulmasında” çok “hassas çalıştıklarını” belirtiyor. Richard, “önümüzdeki 20 yıl içerisinde Türkiye’de 100 yeni kilise açma” hedeflerinin olduğunu ve “Amerikalı Hristiyanların Tanrı’nın burada gücü ile ne yaptığını göreceklerini” söylüyor.

Özellikle Asya’ya yönelen Evanjelik kiliseler burada eğittikleri Kore ve Japon kökenli ‘eğitmenlerini’ Türkiye’ye gönderiyor.

Evanjelik kiliselerin cemaatlerini artırmak için özellikle çalışma yaptıkları bölgeler Türkiye’nin güneydoğusu ve Suriye’nin kuzeydoğusu.

Mete Sohtaoğlu

1 yorum

Yorum göndermek için buraya tıklayın

Emre için bir cevap yazın Cevabı iptal et