Yazarlar

Gevşek ve rahat Batı ile Rusya’nın Ukrayna macerası

Yaşananlar bir savunma genişlemesi gibi görünüyor. Çar Putin’in arzusu, Batı’nın yolundan gitmek ve Batı ile bütünleşmek değil. Aksine parçalanmaktan kurtulma yönünde.

Ukrayna, eski Sovyet yörüngesindeki birlikten ayrılıp sınırlarını çizmesine, Karadeniz’deki nükleer silahlarından ve donanma filosundan vazgeçmesine ve Kırım’ı Rusya’ya kaptırmasına rağmen sorunları sona ermedi.

Bu mevcut durum, Washington ve Moskova’nın bu konudaki taleplerini ve hedeflerini birleştirdi. Çünkü Ukrayna – ABD ve Rus vizyonlarına göre – “erken boyun eğdirilmediği” takdirde, zamanla Avrupa ve Karadeniz ülkelerindeki güvenlik dengesini bozabilecek başka bir güç haline gelecekti.

Aslında Ukrayna işgalinde Donbas’tan ziyade Putin’in asıl beklentisi daha önce işgal ettiği Kırım meselesinin tamamen halledilmesiydi.

Yani Batının artık Kırım için devreye girmemesi, Ukrayna’nın da artık buradan hak iddia etmemesiydi.


Rusya için Kırım, Donbas ve diğer bölgelerden daha önlemli ve stratejik açıdan gerekli. Putin, Batı ve Ukrayna’yı “sıtmaya razı etmek” istiyor. 

Rusya’nın güvenlik kemerini, ekonomik ve sosyal uzantısını temsil eden Ukrayna, Moskova için küçük ikizi olarak görülüyor.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, “Büyük Rusya” için ekonomik, askeri, güvenlik açısından hayati bir alan yaratmayı amaçlayan başka hamlelerin de peşi sıra geleceği bir sıçrama. Putin, Rusya’ya katılmaları yönünde iki “bağımsız cumhuriyette” referandum yaptıracak mı? Ya da Dinyeper (Ozi) Nehri sınır olmak üzere “Ukrayna Federal Cumhuriyeti”ni kurdurup tanıyacak mı? Masasında bu planın olduğuna eminim. Hatta bu yeni “Cumhuriyeti”ne Moldova ve Ukrayna sınırları arasında yer alan ve hiçbir ülkenin bağımsızlığını tanımadığı bölge ayrılıkçı Transdinyester’i eklemekten de büyük keyif alacaktır.

Tüm bu yaşananlara karşı ABD ve Avrupa’nın tepkisi, Rusya’ya bir ekonomik ve mali yaptırım paketi uygulamak oldu ki bu yaptırımlardan en önemlisi, Rus gazının Avrupa’ya taşınmasının hedeflendiği Kuzey Akımı 2 projesinin durdurulması.

Rus kışının Alman ordusuna yaptığını, bu kez Rus gazı Avrupa’ya mı yapacak ?

“Batı” kendisini cezalandırmadan Rusya’yı nasıl cezalandırabilir? Ukrayna’da asker konuşlandırmayı reddeden ABD’nin karşı karşıya olduğu ikilem de bu.

Batılı politika yapıcıların sorunu, Rusya’nın küresel ekonomide çok büyük bir “ayı” olması.

Rusya’ya yönelik en sert yaptırımların yankıları küresel ekonomik sistemin tamamında hissediliyor.

Avrupa, çoğunluğu Rusya’dan ithal edilen gaz başta olmak üzere enerji fiyatlarındaki artıştan yakınıyor.

Avrupa’da ısıtma için Rus gazı kaçınılmaz. Çünkü ihtiyaç duyulan büyük miktardaki enerjiyi sağlayabilecek yakın veya uzak başka kaynak yoktur. Cezayir bir kurtarıcı gibi görülse de ülkede bu miktarda enerjiyi taşımak için teknoloji, alt yapı ve finansman gerekiyor.

Rusya, dünyanın en büyük petrol üreticisidir ve fiyatları belirlemede büyük etkisi var. Avrupa, Rusya’ya tepkisini doğrudan askeri müdahale seviyesine hiç çıkarmayacak. Rus ekonomisine acı darbeler vuran ve Rus halkının yaşamına temas eden çeşitli yaptırım paketlerinden ileriye gidemeyecek.

Ancak bu cepheden sonra diplomatik olarak uzayacak olan savaşta etkili olacak önemli faktörler var. Rusya’da tüm kararlar sadece Putin’in elindedir ve kimse bunu tartışmaz. İnsanlar bu yaptırımlardan ne kadar zarar görürse görsün, bunun Rusya’nın önemli stratejik kararları üzerinde bir etkisi olmayacak. 

Putin, Dinyeper Nehri’ne kadar Ukrayna’yı ilhak etmekten çekinmeyecektir ve hatta bununla da yetinmeyip NATO’nun kuvvetlerini Rus topraklarına yönlendirmeyeceğinden emin olursa, diğer cumhuriyetlere doğru da harekete geçecektir. (Moldova)

Bugün Rusya’nın sınırlarının ötesine taştığını gördüğümüz şey, dengelerin yeniden kurulduğu bir haritanın başlangıcıdır.

Rusya, dünya üzerinde 11 saat dilimini kaplar. Sibirya onu doğudan koruyorsa, Kuzey Avrupa Ovası bir istila koridorudur ve ölüm olarak kabul edilir. 

Pireneler’den Moskova’ya tek bir doğal bariyer yoktur.

Bu ovadan tarihte İsveç Kralı XII. Karl, Rusya’nın güvenliğini tehdit etmeye geldi. Aynı yolu, Napolyon da izledi. Bu yoldan tarihin en büyük kuşatma savaşı olan Stalingrad’da savaşmak için Ukrayna yolunu Kiev üzerinden takip eden Hitler de geldi.

Rus jeopolitik ikileminin temelleri coğrafya, demografi ve topoğrafyadır. İdeoloji bile zihinde- Rus jeopolitik bilincinde – etkisizdir. Rusya’da ideoloji sadece Rusya’nın ulusal güvenliğine hizmet etmek içindir. 

Soğuk Savaş döneminde Stalin’in ‘komünist düşüncenin sürdürülebilir devrimi’ ilkesinden vazgeçip Batı ile etki ve tecrit alanlarıyla yetinmesinin anlamı her halde budur.

Peki 2008’de Gürcistan’ı yarıp iki bölgeye “bağımsızlık” lütfeden, Afrika, Suriye ve Libya alanlarında hali hazırda aktif olarak yer alan Rus ordusu ne oldu da bir haftada sınır boyundaki Harkov’u dahi ele geçiremedi?

Rusya’nın bir haftadan fazla bir süredir devam ettirdiği harekât, hedefin “işgal” olmadığının kanıtı. 

Moskova, Kiev sokaklarında dolaşan Rus askerlerinin “işgalci” olarak görülmesini istemiyor. Ukrayna’yı ve Ukraynalıları Rus halkının bir parçası olarak gören Rusya lideri Putin, saldırıları ihtiyatla sürdürüyor. Ukrayna’nın deniz, hava ve kara gücünün hatta insan gücünün bel kemiğini kırıyor.

Putin’in stratejisindeki bir diğer önemli nokta Ukrayna’yı silahsızlandırmayla ilişkili. Kremlin bilinçli bir şekilde çatışmaları zamana yayarak uzun vadeli bir savaş tasarladı.

Eğer Putin’in amacı sadece Kiev’e Rus bayrağı dikmek olsa tıpkı Suriye’de Halep’i hunharca, canavar hisle yok ettiği gibi Ukrayna kentlerini de bombardımanla yerle bir edebilirdi. 

Putin’e taş taş üstünde kalmamış bir Harkov bir Kiev Kremlin’in işine gelmiyor.

Rusya ve Belarus topraklarındaki kuvvetlerin yüzde 90’ı sınırı geçmiş durumda.

Rus askerleri Ukrayna kuvvetlerini çeşitli kentlerde çevreleyerek ceplere hapsetti. Amaç, yavaş yavaş ve sabırla Ukrayna ordusunu yok ederek “silahsızlandırmak.”

“İşgali uzatmak” Moskova’nın olduğu kadar Batı’nın da ajandasında yer alıyor. 

ABD ve NATO, savaş uzadıkça Putin’in iç baskıyla mücadele etmek zorunda kalacağının farkında. 

Rus ekonomisinin köküne kibrit suyu dökmekten çekinmeyecek Batı dünyası Kremlin’in içeriden çökmesini umuyor. 

Atlantik İttifakı, zaman kaybetmeden Ukrayna’yı örnek göstererek İsveç ve Finlandiya’yı askeri birliğine çağırdı bile. Savunma bütçesi bile olmayan ülkeler, İskandinav ülkeleri, F-35 savaş uçakları, hava savunma sistemleri alabilmek için kuyruğa girdi. Amerikan savunma ve silah şirketleri salgın ekonomisine rağmen milyarlarca dolarlık anlaşmalara imza atıyor.

Ukrayna savaşı ABD’ye Avrupa’yı hatta dünyanın önemli bir kısmını yanına alma, Rusya’yı yalnızlaştırarak izole etme ve ekonomik olarak çökertme fırsatı verdi. 

Ukrayna meselesinde en büyük dönüm noktası Avrupa Birliği aklı dışında adım atmayan Almanya’nın pozisyonundaki değişiklik oldu. 

80 yıl boyunca ulusal çıkarlarını yalnızca ekonomik güç yolunu elde etmek olarak gören Almanya’da çoğu kriz ve sıkıntıda dünya meselelerine kayıtsızlık hâkimdi.

Krizi fırsata çevirerek Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusu yapan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin kıvrak diplomasisi de Putin’i zora sokan bir diğer etmen.

Diplomasiden ekonomiye, savunma sanayinden, ticarete değin pek çok alanda hedef alınan “vebalı” Rusya açısından işgal istediği gibi sonuçlansa dahi kayıp hanesi kabarık gözüküyor. Ki savaşın kısa sürmeyeceği açık. 

Çatışmaların şiddeti ve süresi arttıkça Batı’nın alacağı önlemlerin ağırlığı azalmayacak. Putin NATO’ya karşı koymaya hazır. Ancak Rus vatandaşları ekonomik baskıya, ‘ekonomik vebaya’ daha ne kadar dayanacak? 

Putin’in Ukrayna kumarının sonucunu NATO değil, Rus halkının tepkisi belirleyecek.

Savaştan sonra Rusya’nın da Ukrayna’nın da, arkalarında saf tutan ya da öyle görünen Avrupa ve ABD’nin de eskisi gibi olmayacağı kesin. 

“Savaşlarda ölü ve yaralı vardır. Ölen yenilir ve yaralanan galip gelir. Öldürülmese bile”

Devlet Başkanı Putin’in Ukrayna’ya karşı savaşında yaptığı şey, Avrupa’ya ve ABD’ye ‘uygar’ Batı’nın da kendi topraklarında bir kez daha savaşlara tanıklık edebileceği ve savaşların sadece ekonomik değil, aynı zamanda askeri ve nükleer olabileceği yönünde mesaj vermek.

Putin bu maliyeti büyük Ukrayna kumarında uluslararası topluma geri dönmek ve yaptırımları kaldırmak için kolay olmayan ve aylar sürecek müzakerelere girmek zorunda kalacak. Bu durum, aylar değil yıllar alacak.

Ukrayna işgalinde zaferin tüm taraflar için anlamını belirlemek zor. Bu savaş, ‘rahat’ ve ‘gevşek’ Avrupa ve ‘siyasi yavaşlık’ konusunda aşırıya kaçan ABD için bir uyarı olabilir.

Ukrayna sonrası ABD Başkanı da dahil olmak üzere bazı Batılı liderlerin siyasi performansları nedeniyle seçim kayıpları yaşayabileceği de açıkça görülüyor.

“Sovyetler Birliği’nin çöküşüne yas tutmayanın kalbi ve geri dönmesini düşünenin de aklı yoktur”

Putin, başkent Kiev’e girmeyi ve Cumhurbaşkanı Zelensky’i görevden alıp yerine Moskova’ya tabi bir cumhurbaşkanını getirmeyi başaramasa dahi Ukrayna’dan geriye parçalanmış, harap ve denize kıyısı olmayan bir ülke kalacak. 

Putin, İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra 1945’ten beri var olan uluslararası oyunun kurallarında bir değişiklik gerçekleştirdi. 

Rusya artık devletlerarası anlaşmazlıkları görüşen ve yaptırımların gücü ile devletleri kararlarını kabul etmeye zorlayan BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olarak nasıl kalabilecek? 

ABD’nin Irak’ı işgali gibi Putin, Ukrayna’yı işgal ederken hukuki bir bahane bile bulmaya çalışmadı. 

Yeni bir uluslararası düzenin özellikleri netleşene kadar uluslararası ilişkilerde kaos yaşanacak. 

Dünya, uluslararası hukuk referansını, hükümlerini ve uygulama araçlarını, uluslararası örgütlerini kaybetti. 

Zayıfların güçlüler tarafından kontrol edildiği, ezildiği ve tüm siyasi tabuların kaybedildiği bir dünya yaklaştı.

Yeni bir uluslararası düzen kuruluncaya kadar Ukrayna’dan sonra Balkanlar’da Ortadoğu’da, Tayvan’da, Avrupa’nın sınırlarında kan akmaya devam edecek.

Ukrayna’dan sonra Rusya’nın ABD’nin bölgeden çekilmesinden yararlanarak Suriye’deki varlığını yoğunlaştırması mümkün. 

Bu ise, İran’ın oradaki varlığını etkileyecek ve İsrail’in İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah mevzilerine uzun süreli hava saldırıları düzenleme politikasıyla uyuşacak. 

Nükleer anlaşmanın gecikmesi, İran’a yönelik yaptırımların kaldırılmaması ve fonlarına el konulmasına devam edilmesi ile birlikte İran içinde ekonomik durum daha da kötüleşecek ve mali sıkıntı artacak. İran’ın Suriye’den çekilmesi dahi gündeme gelecek.

Bu da Rusların bölgedeki kontrolünü artırmasını sağlayacak.

“Gevşek Avrupa” hakkında Amerikalı yazar Robert Kagan, Avrupalıları Mars’ta yaşayan Amerikalıların aksine Venüs’te yaşayanlar diye tanımlamıştı. Mars’ta yaşam mutlu ve adil değildi. Ancak Venüs’teki yaşam, çoğunlukla, aptallığın sınırında gezinen bir saflık üzerine kuruluydu.

Putin, sağcı ve solcu aşırılık yanlılarını desteklemek için birden fazla Avrupa (ve ABD) seçimine müdahale etti. Oligarkları ve mafyaları, kirli paraları için Avrupa şehirlerini bir vergi cenneti olarak kullanmayı başardı. 

Hacker, adam kaçırma, sahtecilik ve casusluk, yerel iş birlikçi şebekeleri oluşturma, muhalifleri ortadan kaldırma Moskova tarafından geniş çapta kullanıldı, öyle ki dış politikasının etkili bir uygulaması haline geldi.

Soğuk Savaş’tan beri yaşanan herşey, Irak, Afganistan, küresel ticaret hacminin artması, neo-liberalizmin gölgesinde Batı, Putin’in ayak seslerini duyamadı.

Putin bu dönemde uygulamalarının tepki görmemesi için sığındığı en önemli argüman “Terörle Mücadele” idi.

Savaşarak küresel kınamalardan kurtulmayı başardı.

Suriyelilerin acılarını aralarında Türkiye’nin de olduğu bazı ülkeler için bir sığınma ve mülteci sorununa dönüştürdü.

Suriye gibi Filistin sorunu gibi haklı ve çözülmemiş sorunların çözümünün Batı ve ABD tarafından yavaşlatılmasının getirdiği rehavete Putin Ukrayna’yı da eklemek istiyor.

Kremlin, sınırları boyunca ülkeleri bölerek, tampon sınırlar oluşturarak, ABD’nin Avrupa’daki etkisini azaltıp NATO ittifakını baltalayarak emperyalizmini geri kazanma politikası izliyor.

Neticede Putin, dünyanın, güçlü merkezlerin etrafında dönen küçük ülkelerle ‘çok kutuplu’ bir temelde örgütlenmesi gerektiğini düşünüyor.

Bugün Atlantik dünyasında değişimin işaretleri var.

Avrupa birleşik bir görüntü vermeye çalışıyor. Ancak Ukrayna meselesinde atılmaya çalışılan her adım ekonomik, siyasi, toplumsal, sosyolojik, askeri çatlakları artırıp derinleştiriyor.

Silahlanma ile sorunlu bir ilişkisi olan Almanya bile, Kuzey Akım- 2 doğal gaz boru hattını askıya aldığını açıklamasının ardından GSYİH’nin yüzde 2’sini savunmaya ayırma kararı alıyor.

Putin hayranlarının (Trump) zayıflattığı ABD-Avrupa ilişkisi en iyi durumuna gelmiş durumda. 

Orbán, Rusya’yı ‘haydut bir devlet’ olarak görmeye ve Avrupa’dan birlik olmayı talep etmeye başladı. 

NATO ve Avrupa Birliği dışındaki Avrupa ülkeleri bu ikisine katılacaklarını niyet beyan ederken dünya sanki vebalıymış gibi Rusya’ya kapılarını kapatıyor.

Avrupa başlangıçtır. Ukrayna’da olup bitenler, dünyanın geri kalanında özgürlük ve adaleti savunmaya yönelik Avrupa için büyük bir sınavdır.

Batılı ülkelerin, AB’nin, NATO’nun yalnızca ilkelere ve hukuka bağlı oldukları iddiasında da artık herhangi bir inandırıcılık bulunmuyor.

Bir oldu-bittiyi yerine getirmek için kullanılan Rusya askeri güç gösterisi kadar Batılı rakiplerinin de buna başvurdukları unutulmamalıdır.

Sorunun kaynağı ve daha fazla ağırlaşmasının asıl sorumlusu ABD ve Batılı ülkelerdir.

Batı’nın tepkisinin Rusya’ya ekonomik yaptırımlar uygulamaktan öteye geçemeyeceği, askeri bir çatışmaya girmesinden kaçınması beklenilen bir durumdu.

Ancak önce cesaret verilen ve ardından büyük bir ülkenin gücü önünde yalnız bırakılan ve önüne yem misali atılan bir ülkeye tanıklık ediyoruz.

Ukrayna’da yaşananlar, uluslararası yahut bölgesel olarak tek taraflı gücün kimsenin çıkarına olmadığını, siyasi ve askeri bir dengenin varlığının herkesin çıkarına olduğunu ortaya koyuyor.

Batı ve ABD, Rusya ile daha önce “yüzleşmeliydi.”

Neticede ABD ve Batı ülkeler özellikle güvenlik ve müttefikini koruma konularında güvenilirliklerini büyük ölçüde kaybettiler.

Ukrayna meselesinde Batı’dan ülkeler tarafından çıkarılacak en büyük ders başkalarına bağımlılığın güvenliklerini sağlamayacağı ve ulusal uzlaşının ne kadar önemli bir tutum olduğu sonucudur.

Başta Avrupa, olmak üzere dünya ülkelerinin güç değil, çıkarlar dengesine dayalı yeni bir uluslararası düzenin temellerini atacakları berrak bir şekilde görülüyor.

Dünyayı Soğuk Savaş rekabetlerinin bir uzantısı olarak gören Soğuk Savaş teorilerine göre,19.yy, 20. yy uzlaşılarına göre yönetmek ya da bu dönemlerin kararlarını mutlak doğru olarak görmek artık kabul edilebilir ve sürdürülebilir değil. 

Eğer ABD ya da Rusya’nın Avrupa’ya güç dayatmaları kabul edilirse ve bunun üzerinden bir uzlaşıya gidilirse, aynı şeyin bölgesel bir güç tarafından diğer bölgelerde de uygulanması kimseyi şaşırtmamalı.

ABD’nin en büyük rakibi artık Çin, düşmanı ise Ukrayna savaşı dolaysıyla Rusya’dır. 
Fakat bütün bunları tek başına yapması mümkün değil. Bu yüzden başta NATO olmak üzere Avrupa’daki müttefiklerine ihtiyacı var.

“İstikrarlı” ve ‘öngörülebilir’ hayatlara sahip insanların emeklilikten sonra geleceklerini sigorta ve emeklilik poliçeleri ile, çocuklarının geleceğini de hayat sigortası poliçeleri ile güvence altına aldığı Avrupa, hasar tespit raporu yapamadan uykusundan uyandırılıp bir kez daha parçalanmanın eşiğine geldi. 

Rusya ise varoluşsal bir krize doğru hızla kayıyor.