Yazarlar

Devrimci bir tavır olarak itidal

Yaşadığımız tahammülü zor pratik, ümmetin duyarlı evlatlarını canhıraş/agresif/can siperane bir eylemliliğin içerisine sürüklüyor. Sorunlar acı ve acil olunca verilen tepki de buna paralel olarak acil, el yordamıyla ve savruk oluyor. Böyle bir vasatta elzem ve ertelenemez davamız kanaatimce itidal davasıdır. İtidal kavramı bugün dava/kavga kaçkını uzlaşmacı pratiğin yedeğinde, bir köşede oturmayı salık veren pasifist tutumun […]

Yaşadığımız tahammülü zor pratik, ümmetin duyarlı evlatlarını canhıraş/agresif/can siperane bir eylemliliğin içerisine sürüklüyor. Sorunlar acı ve acil olunca verilen tepki de buna paralel olarak acil, el yordamıyla ve savruk oluyor.

Böyle bir vasatta elzem ve ertelenemez davamız kanaatimce itidal davasıdır.

İtidal kavramı bugün dava/kavga kaçkını uzlaşmacı pratiğin yedeğinde, bir köşede oturmayı salık veren pasifist tutumun remizi haline getiriliverdi maalesef. Suya sabuna dokunmamanın, bencilliğin, ürkekliğin gerekçelendirildiği felsefi bir sığınak addedilir oldu.

Alemlere örnek/üsve-i hasene olarak gönderilen önderimizin hayatında tecessüm etmiş bir kelimeydi oysa itidal…

Adalet (ADL) kökünden türeyen itidal, karşı karşıya olduğumuz tüm durumlar, olaylar, kararlar konusunda adilane adım atabilme kabiliyetinin temel dinamosudur.

İnsan fıtratının teslim edildiği vasat olan vahiy itidalin pusulasıdır.

İtidal, insanın normalidir. Tıpkı mevsim normalleri gibi, insanın hayatın değişkenleri karşısında ortaya koyduğu tavır/davranış normalleridir. Kimi zaman gülüp geçmek, kimi zaman susmak yeri geldiğinde de yumruğu masaya vurmak. Zulme boyun eğmemek ama aynı anda zulme de sapmamak. Konuşulması gereken yerde konuşmak ama konuşulacakları yerli yerine, ölçüsüne (adalet) oturtabilmektir.

Kuran-ı Kerim’de vasat ümmet olarak tesmiye edilen Müslümanlar, şeytaniliğin tüm türevlerine karşı mücadele yolunda güçlü bir duruşu ancak çıkınlarındaki itidal azığı ile gerçekleştirebilirler. Çünkü itidal gücü iktisatlı kullanmayı sağlar.  Adil bir dünya hayali kuranlar ter, kan, uykusuzluk, sükûnet, sabır ve inancın halitası itidali kuşanmak zorundadır.

Düşünce ve eylemin en büyük fitnesi, şabloncu ve rahatlatıcı karakteriyle uçlardır. Bu anlamda itidali terk etmiş tüm düşünüş ve eylem biçimleri uçtur, ana hattan sapmadır.

 

Sözün cazibesi mi eylemin asaleti mi ?

İtidal zorda kalınca makas değiştirmemektir. Sözün cazibesini bir yana bırakıp eylemin asaletine omuz vermektir.

Maksadı meşru vasıtalarla hasıl etme sanatıdır.

Yaşanan gerçekliğe yerli yerinde, zamanında, doğru bilgi ve üslupla yönelmediğinizde elinizdeki/dilinizdeki doğrular tahrip edici enstrümanlara dönüşüverir.

Uçlar gibi albenisi, işvesi olmadığından yararı çok ama acı bir meyve gibidir itidal. Bu yüzden müşterisi fazla değildir.

İtidal belirlenen değil, belirleyen olmayı sağlar sahibine. Çünkü sahib-i itidal her hangi bir meseleyi ele aldığında önce bilgi sahibi olmayı hedefler. Meseleleri/olguları enine boyuna irdelemeden pratiğin anahtarı olan yargıya varmaz.

Duygu, düşünce ve pratiğe en uygun vasatı sağlamanın çabasıdır itidal.

Sıratı müstakim kılmak isteyenlerin yürüdüğü meşakkatli ama kutsal güzergâhta seyr-ü sefer eylemektir itidal.

Heveslerin itkisiyle değil ilkelerin fısıltısıyla yürümek.

Mutedil kişi adaletin gayrına boyun eğmeyen bir devrimcidir aslında..