Yazarlar

Bir İnovasyon Adası: Tayvan

Tayvan, Konya ili kadar bir yüzölçümü ve 23,57 milyonluk nüfusu ile dünyanın en büyük 23. ekonomisi olmayı başarmış bir ada ülkesi. Halbuki çok değil; henüz 1949 yılında bağımsızlığını kazandı, 70 yaşına basmak üzere. Her ne kadar Çin’den bağımsızlık deklarasyonunu ilan etmesi üzerinden on yıllar geçmiş olsa da; “milliyetçi Çin” lakabıyla anılan Tayvan’ın halihazırda devlet statüsündeki […]

Tayvan, Konya ili kadar bir yüzölçümü ve 23,57 milyonluk nüfusu ile dünyanın en büyük 23. ekonomisi olmayı başarmış bir ada ülkesi. Halbuki çok değil; henüz 1949 yılında bağımsızlığını kazandı, 70 yaşına basmak üzere. Her ne kadar Çin’den bağımsızlık deklarasyonunu ilan etmesi üzerinden on yıllar geçmiş olsa da; “milliyetçi Çin” lakabıyla anılan Tayvan’ın halihazırda devlet statüsündeki tanınırlığı az. Bu nedenle Atlantik’ten Avrupa’ya, Körfez’den Ortadoğu’ya birçok devlet, de facto elçilik faaliyet ve hizmetlerini muhtelif enstitüler ya da merkezler aracılığıyla yürütüyor. Örneğin geçtiğimiz Haziran ayında ABD, Taipei’de Tayvan Amerikan Enstitüsü (AIT)’nü hizmete açmış; törene de bizatihi ABD Dışişleri Bakanlığı Eğitim ve Kültürel İşlerden Sorumlu Bakan Yardımcısı Marie Royce katılmıştı. Burada bir parantez açıp ABD’nin resmen tanımamasına rağmen, dünya genelinde en fazla ticari ortaklık yaptığı ilk 15 ülke arasında Tayvan’ın 11. sırada yer aldığına (2017 Aralık listesi)  dikkat çekmek gerekiyor.

Kurulduğunda elinde toprak parçasından başka hiçbir şeyi olmayan ve dahası hiçbir doğal kaynağı bulunmayan bu ülke, bugün kendi kendisini idame edebilmenin ötesinde global ölçekte hızla markalaşan bir konumda. 1949 yılında kişi başına düşen Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GDP) 100 doların altında iken; bu rakam 2017 yılında toplamda 573 milyar dolara, kişi başında ise 24,337 dolara ulaşıyor. 2017 yılı Satın alma Gücü Paritesini (GDP PPP) baz aldığımızda; 49,827 dolarlık seviye, Tayvan’ı Avustralya ile Danimarka arasında dünya ölçeğinde 19. sıraya taşıyor.

Bu arada Tayvan’ın ihracatının ithalattan daha fazla olduğunun altı çizilmelidir. Örneğin 2017’de 317 milyar dolarlık ihracat; 260 milyar dolarlık ise ithalat gerçekleştiriyor. Tayvan’ın en fazla ihracat yaptığı ülkelerin başında “ana kıta” gelirken; Çin’i sırasıyla ASEAN, ABD, AB ve Japonya takip ediyor. Keza Çin, Tayvan’ın en fazla ithalat yaptığı ülke olurken; bu sefer sırayı Japonya, ABD, ASEAN ve AB takip ediyor. Öte yandan 2018 Mart’ında açıklanan verilere göre; Tayvan, 457.19 milyar doları aşan Döviz Rezervi (FER) ile dünyada 6. sırada konumlanıyor. Bu olumlu resim, Tayvan’ın uluslararası arenadaki cazibesinin de her geçen gün artmasını sağlıyor. 2018 Mayıs sonu itibarıyla ülkede çalışan “yabancı işçi” sayısı 618,851; “yabancı profesyonel” sayısı ise 17.603 olarak kaydediliyor. Profesyonellerin dağılımına bakıldığında 5.324 tüccar; 2.906 mühendis; 7,463 öğretmen; 1.468 misyoner ve 442 tekniker bulunuyor.

Üç aşamalı yeni yol

Peki Tayvan, bu ekonomik gelişmeyi nasıl istikrarlı bir şekilde artırmayı ya da korumayı başarıyor? Bu sorunun cevabı; Tayvan’ın tarihsel süreçte izlediği “üç aşamalı” endüstriyel gelişme paterninde yatıyor. Birinci aşama; işgücü/emek yoğun üretim odaklı bir süreci temsil ediyor. 1949 yılına kadar tamamen tarıma dayalı bir anlayış hakim iken, 1950’lerde ‘ithal ikameci’ bir gelişme stratejisi, 1960’larda ise ‘ihracatı geliştirme’ anlayışı benimseniyor. Endüstriyel gelişmede ikinci aşama, sermaye yoğun yatırım odaklı bir dönemi simgeliyor. 1960’larda fabrikaların para kazanmasıyla birlikte sermaye ediniliyor. Böylece 1970’lerde hükümetin eline para geçiyor ve bu da altyapı inşaatlarına başlanmasını sağlıyor. Örneğin günümüz otobanları, 1970’lerde inşa ediliyor. Kuşkusuz büyük altyapı inşaatları daha fazla istihdam yaratıyor ve bu da ekonomideki çarkın daha hızlı dönmesine yol açıyor. Dolayısıyla “altyapı inşaatı” ile özdeşleşen 1970’li yıllarla birlikte Tayvan müthiş bir atılım içerisine giriyor.  1980’li yılların karakteristik özelliğini ise “yüksek teknoloji Bilgi Teknolojileri (IT)” oluşturuyor. Bu dönemde Tayvan hükümeti, çok sayıda öğrenciyi “geri dönmek” kaydıyla doktora için yurtdışına gönderiyor ve sonrasında bu öğrencilerden sektörel bazda ziyadesiyle istifade ediyor. Öyle ki söz konusu öğrenciler, yüksek teknoloji IT endüstrisinin bugünlere gelmesinde çok kritik bir rol oynuyorlar.  Endüstriyel gelişmenin üçüncü ve halihazırda devam eden aşamasını ise; teknoloji yoğun inovasyon odaklı politika temsil ediyor. Tayvan 1990’lı yıllarda Bilgi ve İletişim Teknolojileri (ICT) sektörüne kilit rol atfediyor. Bu minvalde 2000’lerde “inovasyon”u cesaretlendirip; “bilgi yoğun” bir yaklaşıma dayanan “katma değer” ve “markalaşma” kavramlarını ön plana taşıyor. 2010’dan itibaren ise Ar-GE ve Nesnelerin İnterneti (IoT) gibi kilit unsurların öncülüğünde “bilgi ekonomisi” stratejisine geçiyor.

Tayvan Merkez İnıvasyon Kampüsü

Görüldüğü üzere Tayvan’ın ekonomik gelişimi; sadece siyasi istikrarın sağlanması veyahut terörizm sorunu misali iç ve dış kaynaklı ciddi güvenlik risk ve tehdit algısının bulunmamasıyla açıklanacak bir durum değil. Bunun ötesinde eğitim seviyesinin artması, insan kaynağına yatırım yapılması, teknolojik ilerleme kaydedilmesi, yabancı sermaye girişi, tasarrufların akıllı yatırımlara dönüştürülmesi gibi birçok farklı etmene bağlı.. Kaldı ki Tayvan’ın bu zamana kadar kazandığı makine, teçhizat ve parça üretme ile entegrasyon kabiliyeti dahi başlı başına ekonomik gelişimde takdire şayan bir rol oynuyor.

Örneğin her ne kadar esas para, satıcı firma Apple’a gitse ve Tayvan’a ödenen meblağ son derece az kalsa da; IPHONE’un en önemli parçaları ve çipleri bugün Tayvan’da üretiliyor. İşte bu nedenledir ki Tayvan hükümeti,  kâr oranını maksimize etmek ve uluslararası pazarda yüksek rekabet edebilirlik seviyesine ulaşmak maksadıyla bilgi odaklı “markalaşma” stratejisine ağırlık veriyor. Nitekim günümüzde Tayvan, en fazla IT müteakiben makine ve parçaları ile çelik ihraç ediyor. Bu bağlamda gerek IT gerekse markalaşma açısından Asus, Acer ve Giant önemli ürünler olarak karşımıza çıkıyor. Ayrıca mevcut endüstri stratejisini daha iyi kavramak adına, İsrail ve Japonya’nın ardından Ar-Ge’ye en fazla yatırım yapan 3. ülkenin Tayvan olması kayda değer bir done sunuyor.

Bilim parkı

Bu hususa ilişkin zikredilmesi gereken bir diğer önemli adım ise Tayvan hükümetinin yürürlüğe koyduğu “5+2 Endüstriyel İnovasyon Programı”. Program çerçevesinde beş temel alanda endüstriyel gelişme hedefleniyor. Mevzubahis alanlar şu şekilde sıralanıyor: Yeşil Teknoloji, Asya Silikon Vadisi, Biyoteknoloji ve İlaç Sanayii, Ulusal Savunma ve Akıllı Makina.  Örneğin söz konusu endüstri dallarına yönelik en ilgi çekici adımlardan birisi Bilim Park (Science Park)’ın teşekkül ettirilmesidir. Bilim Parkı bünyesinde iki tane üniversitesi bulunuyor ve burada okuyan öğrenciler mezun olduktan sonra Park’ta yer alan muhtelif sanayii şirketlerinde işe yerleştiriliyorlar. Bilim Parkı söz konusu üniversiteleri finanse etmekle kalmıyor, aynı zamanda yetkin istihdam kaynağı yaratılması için yeni nesillerin yetişmesini azami ölçüde destekliyor.

İnovasyon ülkesinin küresel markaları

Kısaca Taipei hükümetinin, söz konusu endüstri alanlarına atfettiği kıymet sayesinde Tayvan, sadece ulusal ve bölgesel değil; uluslararası pazarlarda yüksek rekabet edebilirlik seviyesini hızla arttırıyor. Örneğin Tayvan bugün dünyanın en büyük bisiklet zinciri üreticisi “Giant”a ev sahipliği yapıyor. Keza “Soltaeam” firması, dünya çapında büyük endüstriyel anahtar/kilitler üretiyor. Dijital alanda kaydedilen ortaklığa dayalı bir başarı ise, ABD dışında ilk Ar-Ge merkezine 360 milyon dolar yatırım yapılan “AVID Visual Audio Solutions” olup; şirket şu ana kadar yaptığı ürünler ile 2 Oscar, 1 Grammy ve 14 Emmys kazandı. Öte yandan akıllı teknolojilere misal olarak Tayvan, dünyanın ilk “akıllı scooter”larını üretiyor. “Gogoro” adı verilen bu scooterlar, Time, Forbes ve Wall Street Journal’dan aldığı ödüllerle ününe ün katıyor. Ancak ‘akıllı’ alan sadece bununla sınırlı değil; Tayvan aynı zamanda “akıllı kıyafetler” üretiyor. Bunun adına “fonksiyonel tekstil” adını veriyorlar.

Detaylandırmak gerekirse; koton üretmiyorlar, çoğu fabrik ürünü geri dönüşümden (atılmış pet şişe vb.) üretiyorlar. Öte yandan akıllı kıyafetlerle, spor yaparken yürürken kalp atışınızı dahi ölçebiliyorsunuz.  Tayvan’ın bu ürünlerini, dünya devi spor giyim firması Nike çoktan satışa çıkarmış.  Bunun dışında Tayvan, içlerinde sensörler bulunan akıllı dokumalar üretiyor. Öyle ki bu özel dokumalardan İnsansız Hava Araçlarını (İHA) kontrol edebilen ve yönlendirebilen eldivenler üretiyor. Bunun haricinde Tayvan’da “akıllı makinalar” uzun zamandan beri revaçtaki yerini koruyor.

Örneğin ASUS’un Zenbo’su evde yalnız, bakıma ve ilgiye ihtiyaç duyan kişilere adeta “yardımcı robot” görevi üstleniyor. Zenbo; konuşuyor, kitaplar hikayeler okuyor, telefon konuşması alıyor ve cevaplıyor, ayrıca siz hareket halindeyken sizi arkanızdan takip ediyor ve hatta gerektiğinde 911’i arıyor. Özetle Tayvan tarihsel süreçte izlediği başarılı endüstriyel gelişim stratejisi ile bugün endüstri 4.0’ın kapılarını çoktan açmış ve her şeyin “smart”ını üreten bir inovasyon ülkesi haline gelmiştir.

 

 

Merve Seren

1 yorum

Yorum göndermek için buraya tıklayın