Portre

Sonsuz mekanın izinde bir mimar: Turgut Cansever

“Osmanlı toplumu bir İslâm toplumuydu. İslâm’ın, insanın dünyada esas vazifesinin dünyayı güzelleştirmek olduğu hususundaki gerçeği, insanların yerleştikleri çevrelerin güzel çevreler olmasını bir inancın zarureti olarak ortaya koyuyordu. Şehrin, güzelin yaşandığı, idrak edildiği bir yer olarak gelişmesi isteniyordu. Ayrıca yapılar uzun ömürlü birimlerdi. Böyle olunca o binaları vücuda getirenler yalnız kendi yaşama dönemleri için bir çevre oluşturmanın ötesinde, dünyaya gelmemiş nesillere de hizmet edecek bir çevrenin kaygısını taşımışlardı.

Müstakbel nesillerin karşılaştıkları dünyanın çirkin, çatışmalar ve kirlilikler dünyası olması bu nesillere karşı işlenen en büyük suç olacaktı. Batı Hıristiyan düşüncesindeki trajik alem, trajik varlık ve felaketler dünyası anlayışı yerine Müslümanlar, memnu meyvayı yedikten sonra Allah tarafından affedilmiş olma inancı ile her nesle bu güzel dünyayı sürekli olarak yaşama imkanını sağlamayı aslî ve en önemli vazife olarak kabul etmişlerdi.

Böylece nihai amaç güzel bir dünya olunca bu şehirleri meydana getirenler cennetin parçalarını oluşturmaya çalıştılar. Yani şehirleri inşa edenlerin düşüncelerini güzel bir dünya inşa etmek ideolojisi, gayesi, görev ve sorumluluğu teşkil ediyordu. Güzelliğin nasıl oluşturulacağı konusu ise şehir oluşmasının müteakip adımlarını belirledi. Bu, Allah’ın emrine kayıtsız şartsız bir teslimiyetle gerçekleştirilebilecek bir sonuçtur.”

Turgut Cansever

Vazife, insan, güzellik, şehir, çevre, kaygı, varlık, teslimiyet, toplum, inşa…

Turgut Cansever’in, uzun yıllar evvel, 1994 yılında bir dergiye verdiği röportajda yer alan bu kavramlar, tam da Cansever’in hayatının ana izleklerini oluşturan kavramlardır. Yüksek bir hassasiyet, derinlikli bir varlık şuuru ve geniş, hatta sonsuz bir mekan idraki. Zira sonsuzluk Cansever’in düşünce mimarisinin en önemli binalarından biridir.

Hayatı boyunca yaptığı konuşmalar, katıldığı sempozyumlar, çalıştığı projeler, yazdığı kitaplarda Türkiye’nin bugün geldiği şehirleşme, şehirleşememe çıkmazını hatta uçurumunu bir çok kez, bir çok yerde, bir çok kişiye, ıstırapla, yüksek sesle ve bilgelikle söylemiş, anlatmış, dertlenmiş, dertleşmiştir.

Cansever demek, bir anlamda, uçuk açık bir bütünlüktür. Bir mekan tasavvuru, derin bir mimarlık telakkisi ve bütün parça ilişkisinde çevreyi merkeze, merkezi çevreye taşımanın yanında, ikisinin de varlığını eşitleyen, tevhîdî bir varlık perspektifidir.

Turgut Cansever biyografisi, bir nevi biyografiye sığmayan bir yaşam hikayesidir.

Biyografiye göre;

12 Eylül 1921 tarihinde Antalya’da doğar. DGSA Yüksek Mimarlık Bölümü’nden 1946’da mezun olduktan sonra, 1949’da İstanbul Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nde doktorasını tamamlar.  1947- 1951 yılları arasında DGSA’da öğretim üyeliği yapar ve 1951’de kendi mimarlık bürosunu kurar.

1957 yılında İstanbul Belediyesi’nde planlama danışmanı olarak çalışmış ve İstanbul metropolü gelişme biçimi ile ilgili ilk çalışmaları, çözüm alternatiflerini geliştirmiştir.

1957’de İmar Yasası ve İmar İskan Bakanlığı kuruluş çalışmalarına katılmış,  1961’de İstanbul Belediyesi Planlama Müdürlüğü’nün kuruluşunu sağladı ve İstanbul geçiş dönemi nazım planını hazırlatmıştır.

1960’da ODTÜ Mimarlık Fakültesi’nde iki yarı yıl diploma projesi hocalığı yapar. 1974-1975’te İmar İskan Bakanlığı’nda danışmanlık ve İstanbul Nazım Plan Bürosu başkanlığı,  1975-1980 yıllarında ise İstanbul Belediyesi’nde İstanbul metropol gelişme planında uygulanması öngörülen su, pis su, ulaşım, konut, turizm, koruma, şehir merkez alanları, yeni yerleşmeler, yeni sanayi bölgeleri, liman vs. gibi çeşitli projelerin uygulanması belediye başkanlığında danışman olarak görev yapar.

1983’te Mekke Üniversitesi’nde eğitim programı hazırlık danışmanı olarak çalışır. Aynı yıl, Ağa Khan Mimarlık Ödülü Master Jürisi’nde görev alır.

Turgut Cansever, mimaride evrensellik ve yerellik, standartlar ve çeşitlilik, mimarinin genetik meseleleri ve tezyinilik konularında teorik görüşlerini uygulamalarında gündeme getirdi.

Yaygın kabul ile “bilge mimar”, “mütefekkir mimar” Turgut Cansever, 22 Şubat 2009 tarihinde İstanbul’da vefat eder.

Bütünlük tasavvuru, Osmanlı şehri, medreseler, mektepler, imaretler, şehrin büyük sonsuzluğu, evlerin teker teker dağılımı..

Bu kavramlar dünyasını,  ikliminin canlılığı ve üretkenliğini sadece metinlerine ve konuşmalarına değil, uygulama imkanı bulduğu bütün eserlerine de tüm derinliğiyle yansıtır.

O, mimariye düşüncenin, tarihin, medeniyetin derinliği ile birlikte adeta vecdini, şuurunu ve ruhunu katmaya çalışmış, zamanla donan değil, her gelen zamanla yenilenen, genişleyen bir mimâri inceliğin gayretini taşımıştır..

Evet, Cansever demek, bir anlamda, uçuk açık bir bütünlüktür. Bir mekan tasavvuru, derin bir mimarlık telakkisi ve bütün parça ilişkisinde çevreyi merkeze, merkezi çevreye taşımanın yanında, ikisinin de varlığını eşitleyen, tevhîdî bir varlık perspektifidir.

“Sonsuz Mekanın Peşinde”, “Şiirden Şehre”, “Varlık ve inşa” gayreti taşırken, “Kubbeyi Yere Koymayan”, daima “Dünyayı Güzelleştirme” gayretinde, bilge bir mimardır o.

Dünyayı, mekanı, şehri ve insanı daimî bir güzelleştirme gayretinin mimarıdır…

Rahmet, minnet ve Fatihalarla.

İsmail Halis

1 yorum

Yorum göndermek için buraya tıklayın

İsmail için bir cevap yazın Cevabı iptal et

  • Değerli İsmail Hocam, elinize, dilinize ve yüreğinize sağlık. Çok faydalı olan yazılarınızla ve yazarlarımızla beni buluşturduğunuz için teşekkür eder, başarılarınızın devamını dilerim.