Portre

Asrın Yesevi’si bayraklaştırıldı, ama anlaşıldı mı?

Ülkemizde farklı dünya görüşüne mensup olan insanlar bazı isimleri bayraklaştırırlar. Bu bayraklaştırmanın çeşitli sebepleri olduğu gibi bu, daha çok ideolojileri kuvvetli gösterme ihtiyacıyla yapılır. Sağda da solda da İslamcılarda da Ülkücülerde de bu davranış yaygındır. Özellikle Necip Fazıl ve Nâzım Hikmet bu bayraklaştırma meselesinin iki kurbanıdır. Niye kurbanıdır diyorum; çünkü bayraklaştırılan isimler yazar ya da […]

Ülkemizde farklı dünya görüşüne mensup olan insanlar bazı isimleri bayraklaştırırlar. Bu bayraklaştırmanın çeşitli sebepleri olduğu gibi bu, daha çok ideolojileri kuvvetli gösterme ihtiyacıyla yapılır. Sağda da solda da İslamcılarda da Ülkücülerde de bu davranış yaygındır. Özellikle Necip Fazıl ve Nâzım Hikmet bu bayraklaştırma meselesinin iki kurbanıdır. Niye kurbanıdır diyorum; çünkü bayraklaştırılan isimler yazar ya da düşünürse, talihsiz bir bedeli vardır bunun. Okunmak için değil kavgada elde tutmak için bayrak olurlar. Oysa onlar okunmak, anlaşılmak ve faydalı olmak için yaşamışlardır.

Türkiye’deki bu talihsiz bayraklaştırmadan nasibini alan şahsiyetlerden biri de merhum Seyyid Ahmet Arvasi’dir. Arvasi Hoca, ülkücü kesimin bayraklaştırdığı -ne yazık ki bayraklaştırdığı- ağırlıkta da okumadığı münevverlerimizden birisi. Onun derinliğini kendi camiası yakalayamamış, zengin birikimine yaklaşamamış ve hakkıyla istifade edememiştir. Milli duruşundan dolayı İslamcıların yaklaşmadığı, solcuların adını bile anmadığı, hitabına muhatap gördüğü kesimin de okumadığı bir mütefekkir Arvasi. Sağ camianın hakkıyla okuyup analiz edememesinin yanında, entelektüeller tarafından da sükût suikastına maruz bırakılmıştır. Elbette o bunlara aldırmayarak vazifesini hakkıyla yerine getirmiş, canından aziz bildiği milleti için yazmış, çizmiş ve fikir üretmiştir.

İnsan ve İnsan Ötesi, Kendini Arayan İnsan eserleriyle çığır açan Ahmet Arvasi, dar bir düşünce kalıbına sığdırılamayacak ve herhangi bir grupla sınırlandırılamayacak büyüklükte bir isim. Partiler üstü yaklaşımıyla kültür-medeniyet savaşının önemine inanan, iddialı bir idealisttir. Hilmi Ziya Ülken, Kendini Arayan İnsan eseri için, “Eğer bu kitap Avrupa’da yayımlansaydı büyük yankı uyandırırdı.” demiştir. Genelde ona karşı çıkanlara baktığımızda da eserlerini okumadıklarını, düşüncelerini inceleme fırsatı bulmadıklarına şahit oluruz. Bazı kesimler okumadan, araştırmadan zihinlerindeki ideolojik saplantıların verdiği acımasızlıkla hemen peşin itirazda bulunmaya devam ediyor maalesef. Kitaplarının sayfalarını açmadan bağnaz yargılarda bulunan kifayetsiz tiplerin zihnî arka planlarına baktığımızda da, katıksız bir İslam ve Türkiye düşmanı olduklarını rahatça görürüz. Kemal Tahir’i solcu diye Nuri Pakdil’i İslamcı diye uzak durmak okumamak ne kadar anlamsızsa Arvasi’ye milliyetçi diye uzak durmak o kadar anlamsızdır.

UFUK AÇICI ENTELEKTÜEL

Seyyid Ahmet Arvasi’yi, üniversite yıllarında Osman Sezgin Hoca’mızın etkileyici üslûbuyla bizlere hocanın fikirlerini tattırmasıyla tanıdım ve sevdim. Hazır önyargılardan sıyrılıp okumaya başladığımda deryalara açılmış gibi hissettim  kendimi. Okumakta geç kaldığıma hayıflandım. Sezai Karakoç’un, Nurettin Topçu’nun, Cemil Meriç’in bende açtığı ufuklara benzer ufuklar açtı. Onu okumakla bin yıllık geleneğimizin ne sunduğunun farkına vardım. Eserlerinden medeniyetimizi, kültürümüzü, değerlerimizi öğrendim. Hürriyetin Allah’tan başkasına kul olmamaktan geçtiğine inanan, yönünü kaybetmiş günümüz aydınına karşı şahsiyetli, şuurlu, tahlilci, istikrarlı, kendini yenileyen ve hür olabilen gerçek aydın portresini buldum O’nda.

Yeni bir medeniyet inşasını, ahlaki kaideleri yaşayan, töresine sadık, salih amel sahibi şahsiyetlerin yapacağını anlamama vesile oldu.

ARVASİ’Yİ OKUMAK

Arvasi’yi okumak sömürgeleştirilmeye, kapitalizme, batılılaşmaya açık bir şekilde meydan okuma demektir. Bunu ancak okuyanlar bilir. Şu sözlerindeki kudrete bakar mısınız: “Mimar Sinan, Itri nasıl orijinal eserler ortaya koymuşsa biz de onları taklit etmeden, kendimize yabancılaşmadan ve kendimizi inkar etmeden orijinal ve dünyayı hayran bırakan eserler ortaya koyabilir, yeniden dünyaya meydan okuyabiliriz.”  Kılıç kalkan kullanmadan, sanatla, mimariyle, eserle Türk Medeniyetini yeniden şahlandırma fikrini aşılayan bir mütefekkire millet olarak çok şey borçluyuz.

Arvasi’yi okumak, bugünkü Ortadoğu’nun anlaşılmasının yanında, oynanan sinsi oyunları bilmek, Üst akılların Türk milletini Batı medeniyeti içinde eritme çabalarını sezmek, Siyonizm’in bizi İslam’dan koparma gayretlerinin hissetmek, Türkiye’nin sürüklenmek istediği kördüğümleri önceden görmek ve kültür medeniyet idrakini yeni nesillere vermek demektir.

“ABDULHAMİD EVHAMI”

Arvasi hayatı boyunca İmam Azam, İmam Maturidi ve Ahmed Yesevî izinde, sahih din anlayışıyla gençleri, geleneğe sımsıkı bağlanmaya çağırmış; İngiliz emperyalizminin ve Fars emperyalizminin oluşturduğu, bu toprakların ruh köküne uymayan ecnebi İslamcılığından uzak tutmuştur. İngiliz destekli selefi akımlara karşı da İran destekli Şii akımlara karşı da ciddi bir refleks göstermiş, bu konudaki duyarlılığını Abdulhamid Han’ın evhamı derecesinde görmüştür.

Bugünden baktığımızda Arvasi Hoca haklı çıkmış, Selefi ve Şii sapkınlıkların İslam dünyasına verdiği zarar apaçık şekilde görülmüştür. Dışarıdan üretilen proje çevirilerle, kök değerleriyle çatışan çarpık zihinlerin çıkmaması için, kendini bütün varlığıyla meydan yerine koymuş, mücadele etmiştir. Arvasi okuyan gençler, kör radikallikten, bağnaz bağlılıktan, ithal İslamcılıktan uzak durmuşlardır. Bugünün Müslümanlarının başına bela olan FETÖ gibi IŞİD gibi ahlaksız örgütlere karşı Arvasi’ler okunmalı ve okutulmalıdır.

DOĞU SORUNUNU DOĞRU OKUDU

Doğu ve Güneydoğu sorununu en doğru okuyan ve bu konuda çözüm yollarını gösteren nadir kanaat önderlerinden olmuştur. Doğu’nun yetiştirdiği bir insan olarak oynanan oyunları önceden görmüş, devletin yetkililerini uyarmıştır. Ahmet Arvasi hakkıyla dinlense, dedikleri hayata geçirilse bugün başımıza bela olan terör bu denli güçlenemez, ülkemize bu denli zarar veremezdi. Seyyid Ahmet Arvasi gibi vatanına, devletine bağlı isimlerle ancak bu kör çıkmazlar aşılabilir. Devlet aklı maalesef Arvasileri değerlendiremedi. Arvasilerin bölge sosyolojisindeki anlamını okuyamadı. Bu isimlerin doğuda birliğin çimentosu olduğunu devletlilerimiz kavrayamadı. Arvasiler doğudaki yaralarımıza şifadır .Çünkü onlar Türk’ü Kürt’ten Kürt’ü Türk’ten ayırmaz. Birleştirici, bütünleştirici tavırlarıyla Batılı emperyalistlerin Doğu ve Güneydoğudaki projelerini boşa çıkarır. Biyolojik ırkçılığa karşı çıkarak insanları Allah’ın ahlakıyla ahlaklanmaya çağırırlar. Allah’ın ahlakıyla ahlaklananların yetmiş iki milleti bir gördüklerini iyi bilirler.

MANAYA VÂKIF MUALLİM

Bugün maarif davamızın en büyük meselesinin öğretmen meselesi olduğu anlaşılmıştır. Öğretmen ordusu donanımıyla Milli Eğitim, bütün sorunları aşıp yarınlara güvenle bakabilir. Ama maalesef bugün ülkemizde motivasyonu en düşük meslek grubu içerisinde öğretmenler yer almaktadır. Kulağı ders zilinde olan öğretmenlerle nasıl istikbal mücadelesi verilebilir? Bugünün öğretmenlerine, örnek ve öncü öğretmenlerin destansı hikâyeleri anlatılarak onların önünde mutlaka rol-model oluşumuna katkıda bulunulmalıdır. Günümüz muallimlerine bu manada rol modeller çıkarılacak olursa Nurettin Topçu gibi Mahir İz gibi efsane isimlerin yanına Ahmet Arvasi ismini de rahatça eklenebilir. Menakıbnâmelerde sıkça örneklerini gördüğümüz âriflerin hâlleriyle hâllenen Arvasi, yaşadığı gibi yazan, yazdığı gibi yaşayan, yaşamadığını söylemeyen, sohbetine ve sözüne hikmeti dâhil eden mana muallimlerindedir. Onunla ilgili anlatılan şu hatıra beni çok etkilemiştir:

Sigarayı çok seven Hoca’ya dostlarından biri “Çocuklar size özeniyor hocam. Sigarayı aynı sizin gibi yakıyor, izmariti sizin gibi söndürüyorlar.” der.  Kamil şahsiyet derhâl kantine girer, gençlerin şaşkın bakışları arasında cebinden paketini çıkarır ve parça parça edip ortaya atar. O günden sonra okulda sigara içen tek talebe kalmaz. Sözünün tesiri, söylediklerini yapması, yapmadıklarını söylememesindendir.

MAKAMLARI AŞAN DAVA BİLİNCİ

Dünyevi makamlarda gözü olmamış, mal mülk artırma yarışına giren dünyalıklardan da uzak durmuştur. Kendisini sevenler, devlet kademelerinin tepe noktalarına gelip öğretmenliği bırakmasını ve onun yerine, üst düzey bir görevi teklif ettiklerinde verdiği cevap; gerçekten bir dava adamına yakışır cinstendir:

“Kardeşim ne yapmak istiyorsunuz? Ben bu okullarda Türk çocuklarına bir şeyler öğretmek çabasındayım. Beni götürüp bir masaya mı bağlayacaksınız? Böyle bir şeyi asla kabul edemem, çünkü ben kendimi Türk gençliğine adadım.”

Karakter abidesi Âkif gibi bir tavır adamıdır Arvasi. Yüksek maaşlı teklifi davası için reddederken, büyük bir servet ve imkân içinde olup da önüne gelen nimetten vazgeçiyor değildir. Kirada oturmakta ve mütevazı şartlarda beş çocuğunu okutmaktadır.

ANA CADDE EHL-İ SÜNNET

Allah ve Resulü’nün ikliminin hizmetkârıyım diyen Arvasi, rüyasını gördüğü gençlere “İmanlı olun, Ehl-i Sünnet yolunda yürüyün, gerisini düşünmeyin. Ceddiniz devreye girer ve sizi sıkıntılardan kurtarır.” der. Müslüman olmanın şuuru ve şükrü içindedir ama Türk’üm demekten gocunmaz.

Müslüman gençlere politikaya kapılmamalarını, İslam’ı kurtarmak için Donkişotluğa kalkışmak yerine İslam’ı kurtuluşun tek yolu bilmelerini, İslam’ın ana caddesi olarak gördüğü

Ehl-i Sünnet’ten ayrılmamalarını öğütler. “Ne okuyalım, kimleri takip edelim?” diye soran gençlere, hiç tereddütsüz; “Bütün Necip Fazıl külliyatını okuyun.” der. Sonrasında da klasiklerimize başlamayı, Gazzalî, İmam-ı Rabbanî, Yunus Emre gibi büyükleri okuyup içselleştirmelerini söyler.

HEP HAKLI ÇIKTI

Türk devletini bölme ve parçalama oyunlarına ve tertiplerine karşı durmayı büyük namus ve vicdan borcu olarak görür. Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlü olursa İslam dünyasının da güçlü olacağını savunur. Arvasi’nin tespitlerinde ne kadar haklı olduğunu milletimiz, Erdoğan’ın sağlam duruşunun İslam dünyasında estirdiği rüzgârla görmüş oldu. Arvasi hep haklı çıktı. Davası, İslam medeniyetinin ihyasının davası oldu. Ona göre Selçuklu çöktü, İslam dünyası köleleşti; Osmanlı çöktü, İslam dünyası sömürgeleşti. Biz ayağa kalkacağız ve İslam dünyası ayağa kalkacak. İslam dünyasının ayağa kalkması demek, beşeriyetin büyük kurtuluşa adım atması demektir.

‘ASRIN YESEVÎSİ’

Ahmet Arvasi’yi anlatabilecek en güzel tanımlamayı Şair-Yazar Olcay Yazıcı yapmıştır. “Asrın Yesevîsi” tabirini yakıştıran Yazıcı, dıştan içe yönelmeye çağrısı ile kaostan ve karmaşadan uzak kalarak dikkatleri kendi medeniyetinin şuurunda olmaya çevirmesi açısından bu benzetmeyi uygun gördüğünü ifade etmiştir. Gerçekten de merhuma yakışan en güzel tanımlama budur. Pir-i Türkistan’ın manevi vazifesini asırlar sonra kemâl-i ciddiyetle üstlenmiş, hakkını vermiştir. Dünyanın geçici nimetlerine değil çileye talip olan bütün dava adamları gibi Anadolu çocuklarına hizmet etmenin bedelini ödemiş, sistemin zulmünden payına düşeni alarak Mamak’ta çilesini doldurmuştur.

CUMHUR İTTİFAKI’NIN TEMELİ

Türkiye Yazarlar Birliği’nde gerçekleştirilen anma programında dile getirdiğim gibi, bir düşünce adamını anmanın en iyi yolu onun eserlerini okumaktan geçer. Arvasi’nin kitapları okuyuculara yeni kapılar açar. Otuz yıl sonra onu konuşuyor olmamız, hem yazdıklarının hem de yaşadıklarının kıymetini göstermektedir. Aziz milletimizin 2023 ve 2071 hedeflerine istikrarlı bir şekilde yürüyebilmesi için, Arvasi’nin düşünceleri yol açıcılık vazifesi görecektir. Bugün siyaset kurumunun sıkça dillendirdiği yerli-millî söylemin zemininde onun payı yüksektir. Yine beka davasıyla kenetlenen Cumhur İttifakı’nın temelini atan öncülerden birisi olarak kendisini rahatlıkla gösterebiliriz.

 

ÖLÜME DOST

Vefatına yakın, dostlarına; “Ölümden korkmuyorum” der. İşaret almışçasına yakınlarıyla helalleşir. Ölümün sevgiliye kavuşma olduğunun şuurundaki bütün hakikat önderleri gibi, Azrail’e hoş geldin diyebilmenin hünerine sahip olduğunu gösterir. “Ölüme hazırım. Çünkü sevgili ve şerefli Peygamberimi ve şanlı Sahabe ordusunu, Ehl-i Beyt’i, Tabiî-i İzam’ı, mezhep imamlarımızı, Veliyyullah’ı ve Şüheda’yı çok seviyorum. Onlar beni yalnız bırakmazlar.” der. Tasavvuf okyanusundan hakkıyla nasiplenen Arvasi, Allah’ın dostlarına dostluğu nasıl kaviyse, Allah’ın düşmanlarına düşmanlığı da kavidir.

AKADEMİ ARVASİ’Yİ KEŞFETMELİ

Seyyid Ahmet Arvasi’nin Türk Ocakları, Ülkü Ocakları gibi kurumların lokal anmalarından daha ileriye götürülerek üniversitelere taşınması, hakkında kapsamlı çalışmalar, akademik tezler, geniş katılımlı sempozyumlar yapılması ve mutlaka enstitü açılması gerekir. Kendi toprağına düşman IŞİD kafalı gençlerin, kendi devletini tağut olarak gören beyni yıkanmış selefi bakışların artmasını istemiyorsak ve elbette bir gelecek tasavvurumuz varsa; bu konuda daha titiz olmalı, daha derin çalışmalı, Arvasi gibi yerli aydınları öne çıkarmalı ve gündeme taşımalıyız. Bu, şerefli şahsiyetli aydın ve akademisyenlerin üzerine borçtur. “Ustada kalırsa bu öksüz yapı,/ Onu sürdürmeyen çırak utansın” şuuruyla nöbeti omuzlanacak fedakâr akademisyenlere münevverlere olan ihtiyacımız her zamankinden daha fazladır.

Arvasi’nin eserlerinden ve fikirlerinden hakkıyla istifade edileceği güzel günleri görebilmek ümidiyle merhumu saygıyla ve rahmetle anıyorum. Ruhu şad, mekânı cennet olsun.