Yazarlar

Rus nüfuzu altında çöken ilk Afrika ülkesi: Sudan

Sudan, uluslararası güçler arasında önemli bir stratejik bağlantı noktasıdır.

Sudan’ın sahip olduğu jeo-stratejik önem ile birlikte çatışan tarafların bölgesel ve uluslararası destek kazanma çabaları göze çarpıyor.

Orgeneral Abdulfettah el-Burhan liderliğindeki Sudan ordusu ile Korgeneral Muhammed Hamdan Dagalo (Hamideti) liderliğindeki Hızlı Destek Kuvvetleri, Beşir iktidarının düşmesinden sonra, üzerinde anlaştıkları “anayasal belgeye göre iktidarın siviller ve askerler arasında paylaşılması ve ülkede parlamenter demokratik bir sistemin hayata geçirilmesi için özgür ve adil seçimler yapılarak sona erecek olan geçiş dönemini yönetmek için kurulan Abdullah Hamduk başbakanlığındaki sivil hükümete askeri bir darbe” gerçekleştirdiler.

Darbe sonrası imzalanan çerçeve anlaşma, herhangi bir takvimin olmadığı bir geçiş süreci için yönergeler içeriyordu. Bu yüzden anlaşma, anlaşmayı eleştirenler tarafından muğlak olarak nitelendirildi. İki askeri yetkili çerçeve anlaşmada, sivil bir hükümet kurulur kurulmaz siyasetten çekilip kışlalarına dönme sözü verdi. Ancak anlaşma, askeri reform ve HDK’nın (Hızlı Destek Kuvvetleri) düzenli orduya entegrasyonu meselesi gibi Burhan ile Hamideti arasındaki uçurumun büyümesine katkıda bulunan engellere takıldı.

Hamideti’nin Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı olduktan sonra Burhan ile hemen hemen eşit bir konuma gelmesi gerginliği artırdı.

Hamideti, çerçeve anlaşmayı ‘ordudan daha bağımsız olma ve olağan askeri komuta zinciri dışında siyasi emellerine ulaşma fırsatı’ olarak gördü.

Bu yüzden aralarındaki çatışma son derece maliyetli, kanlı ve uzun soluklu olacaktır. Taraflardan biri Hartum’da kısmi bir zafer elde etse bile savaş ülke genelinde devam edecektir. Bu ise Sudan’ın rakip kaleler olarak bölünmesine yol açacaktır. 

Görünüşe göre Hartum’da savaşan tarafların hesapları yanlış çıktı. Her taraf, diğerini yok edecek ve ülkenin siyasetinde kontrolünü elde edecek bir savaşı bekliyordu.

Ancak kanlı savaş sona ermedi ve her iki taraf da kesin bir zafer kaydetmeyi başaramadı.

Uluslararası toplumdan, tarafları savaşı durdurmak için güçlü baskı uygulama taleplerinde bulunuldu. Ancak bu, ‘arabuluculuk’ veya girişim düzeyine yükselmedi ve savaşa karşı sivil muhalefet şeklinde sınırlı kaldı. 

Sudan’a komşu yedi ülkeden beşi, yani Etiyopya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Libya ve Güney Sudan son birkaç yılda siyasi huzursuzluk veya çatışmalara tanık oldu. Aynı zamanda, bu siyasi huzursuzlukların bir sonucu olarak binlerce kişinin yerinden edilmesinden ve sığınmacılar krizinden de zarar gördü. 

Sudan’da yaşananların güneydeki ülkelere yansımalarından korkuluyor.

Sudan, Afrika kıtasının çeşitli bölgelerinin birbirine bağlı olduğu önemli bir ülkeyi temsil ediyor. Sudan, Afrika Boynuzu’nu Sahel ve Sahra’nın güneyi ülkeleriyle birbirine bağlıyor. Aynı zamanda Bahreyn, Kızıldeniz ve Akdeniz’in bölgesel güvenliği ile bağlantılı.

Örneğin Kahire, bu çatışmanın Etiyopya’nın Nahda (Hedasi) Barajı projesi üzerindeki potansiyel etkisinden endişe ediyor. Zirâ Mısır, barajın Nil Nehri’ndeki su payı üzerindeki etkisi hususunda ortak fikirde olduğu Hartum’un desteğine ihtiyaç duyuyor.

Çad, Eritre ve Güney Sudan, iç çatışmalarını şiddetlendirebilecek bir mülteci akını ile karşı karşıya kalabilir. 

Sudan’daki bir iktidar boşluğu, bölgedeki radikal örgütleri bu durumdan yararlanmaya itebilir. Usame bin Ladin, 1991 ile 1996 yılları arasında Sudan’da yaşamıştı.

Sudan, kesintisiz bir istikrarı hiç görmedi. Bağımsızlığını ilan etmesinden bu yana 5 başarılı, yaklaşık 32 başarısız askeri darbe girişiminin yanı sıra, ayrılmalarından önce Güney Sudan’daki ve Darfur bölgesindeki iç savaşlara tanık oldu. Dolayısıyla ordu, Sudan’daki siyasi ve sosyal yaşamda kalıcı bir varlığa sahip. Bunun yanında Sudan’da iç savaşlar tekrar etti.

Sudan’ın sorunu, etnik çeşitliliğinin yanı sıra geniş coğrafi alana (Ukrayna’nın 3 katı büyüklüğünde) sahip olmasından kaynaklanıyor. Ülkede farklı dil ve kültüre sahip 57 etnik kökene bölünmüş 570 kabile yaşıyor. Sudan’da 114 yazılı ve sözlü dil kullanılıyor. Sudan’ın bir diğer sorunu ise çevresinin çatışma bölgeleriyle sarılı olmasıdır.

SUDAN ORDUSU 100, HIZLI DESTEK KUVVETLERİ İSE 10 YAŞINDA

Sudan’da Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah el-Burhan ve Sudan Egemenlik Konseyi Başkan Yardımcısı ve Hızlı Destek Güçleri (HDK) Komutanı Muhammed Hamdan Daklu (Hamideti) arasındaki savaşın devam etmesi, artık içeride çözülemeyeceği, Burhan ve Hamideti’nin güçlü yanlarını diğerine karşı kullanmaya çalışacağı ve diğerinin zayıf yönlerine odaklanacağı anlamına geliyor. 

Çatışmalar, şu an başkentin belli başlı noktalarında yoğunlaşmış durumda. Diğer bölgelere henüz sıçramadı. Orgeneral Burhan komutasındaki Sudan ordusu tarafından temas hatlarının kurulduğunu ve piyadelerin sahaya indirildiğini görüyoruz. Piyadeler, mekanize piyade, motorlu piyade, komando, hudut, tanksavar, havan ve hava indirme birlikleri olarak görev yapıyor. Piyadelerin sahaya çıkması ise savaştaki en tehlikeli gelişme.

Sudan ordusunun hava desteğini şehirlerin içinde kullanamamasının nedenlerine gelirsek; ordu, modern havacılığa ve akıllı mühimmata sahip değil. Bununla beraber şehir içinde büyük zarara yol açacağından kullanılamıyor. Zira bu durum, Sudanlıların orduya olan bakış açısına olumsuz yansıyabilir. Dolayısıyla hava kuvvetleri, başkent Hartum dışında, özellikle HDK’nın kalesi Darfur’dan gelen takviye güçleri vurmak için şehir dışında kullanılıyor.

Bu durumda Hamideti komutasındaki HDK, orduyu hava üstünlüğünden mahrum bırakmak için şehirlerin içinde savaşmaya çalışıyor.

Ordu ile HDK arasında başkent Hartum ve bazı şehirlerde çıkan çatışmalar, şehirlerin içinde yaşandığından kara gücü dengesi belirleyici olacaktır.

Ayrıca silah ve teçhizat açısından ordu daha güçlü bir konumda.

Her ne kadar eski Devlet Başkanı Ömer el-Beşir’in destekçisi olan grupların ordu içindeki hakimiyetinden bahsedilse de ordu içindeki farklı akımlar ve bağlılıkların aksine HDK, komutanı Hamideti’ye güçlü bir şekilde ve doğrudan bağlı bir yapı ve bu özelliğiyle ön plana çıkıyor.

Sudan ordusu envanterinde çoğunlukla T54’ten 72T modellerine kadar roketatarlar, Rus yapımı tanklar, BTR 50 ve BTR 60 zırhlı araçlar, diğer zırhlı araçlar, Rus yapımı havadan havaya füzeler, binlerce ağır topçu parçası ve füze rampasının yanı sıra MiG ve Suhoi savaş uçakları ile çok sayıda helikopter yer alıyor. Sudan ordusunun 100 ila 150 bin personeli olduğu düşünülüyor. Buna karşın Sudan ordusu, 2023 yılı Küresel Ateş Gücü raporuna göre dünya orduları arasında 73. sıradan 75. sıraya, Afrika orduları arasında ise 10. sıraya geriledi.

Uluslararası kuruluşların yayınladığı raporlara göre Sudan’daki askeri personel sayısı 205 bin civarında. Bunlardan 100 bini aktif, 50 bini yedek kuvvetken 55 bini ise paramiliter güç olarak görev yapıyor. Sudan Hava Kuvvetleri, dünyanın en büyük hava kuvvetleri arasında 47. sırada yer alıyor. 

Al-Arabiya haber sitesine göre Sudan Hava Kuvvetleri, 45’i savaş uçağı, 37’si taarruz uçağı, 25’i sabit kanatlı askeri kargo uçağı, 12’si eğitim uçağı olmak üzere toplam 191 uçağa sahipken Sudan Kara Kuvvetleri, 170 tankla dünyada 69. sırada, 6 bin 967 askeri araçla dünyada 77. sırada, 20 motorlu topçudan oluşan bir kuvvetle de dünyada 63. sırada, 389 obüsle 29. sırada ve 40 roketatarla 54. sırada yer alıyor.

ABD merkezli askeri güç verilerini toplayan internet sitesi Global Firepower’a göre Sudan ordusunun ayrıca bir askeri filosu var. 

Ancak bu filonun şu anki şehir savaşlarını etkilemesi beklenmiyor. Filo, 18 deniz birliğiyle dünyada 66. sırada yer alırken savunma bütçesinin 287 milyon dolar olduğu tahmin ediliyor. 2021 yılındaki verilere göre Sudan ordusu, Afrika Boynuzu’ndaki en güçlü ve en büyük ordulardan biri.

SUDAN’DAKİ RUSYA

ABD’nin suçlamaları ve Rusya’nın çatışmada Rus paralı asker grubu Wagner üyelerinin rolü olduğuna dair iddiaları inkar etmesi, Sudan’ın uluslararası kutuplaşmada yeni bir arenaya dönüştü.

ABD’nin Sudan’ın “istikrarına verdiği önemin” bazıları, “terörle mücadel”e ve “demokrasiyi” teşvik etmekle, bazıları ise Çin ve Rusya’nın Afrika’daki nüfuzunu sınırlamakla ilgili stratejik hedeflerden kaynaklanıyor.

ABD, Etiyopya’daki iç savaşta uyguladığı senaryoya göre hareket edebilir.

Rusya ve Çin en azından açıkça dile getirilmeyen dengeyi korumaya çalışabilir.

AB ise Güney Avrupa’dan fazla uzak olmayan Sudan’da artan yasadışı göç dalgaları ve artan terörizm risklerinden korkarak durumu yakından takip ediyor.

Hamideti’nin 2022 yılının Haziran ayının son haftasında sekiz gün süren ve Moskova’ya Port Sudan’da bir askeri üs verilmesi konusunu da hatırlatalım.

Bunun yanında Avrupa Birliği’nin (AB) geçtiğimiz yıl Wagner’in Sudan’daki uzantısına yapılan incelemelerde grubun altın kaynaklarının sömürülmesindeki rolünün ortaya çıkmasının ardından yaptırım uygulaması dikkati çekiyor.

Çin, ekonomik çıkarları ile diğer ülkelerin iç işlerine karışmama taahhüdü arasında bir denge sağlamaya çalışarak Sudan’daki çatışmaya daha temkinli bir yaklaşım benimsedi.

Sudan’da özellikle inşaat sektöründe büyük yatırımları olan Çin, Sudan ve çok sayıda Afrika ülkesi için en büyük ekonomik ortak konumunda. 

ABD’nin Pekin’in Afrika kıtası ülkeleri üzerindeki ekonomik nüfuzunu siyasi ve askeri bir varlığa dönüştürmesiyle ilgili endişeleri artıyor.

Tüm ülkelerin çıkarlarına göre krize daha fazla müdahalesine tanık olabiliriz ve bu işleri daha da karmaşık hale getirecektir.

Afrika son yıllarda uluslararası bir kutuplaşma arenası haline geldi. Bir yanda ABD, diğer yanda Rusya ve Çin arasında açıkça bir çatışma yaşanıyor.

Özellikle Afrika kıtasındaki uluslararası güçlerin çıkar ağının karmaşık hale gelmesiyle kıtadaki huzursuzluk uluslararası kutuplaşmaya kapıyı araladı. 

Sudan’daki çatışmalara verilen uluslararası tepkiler, çatışmanın taraflarından hiçbirine doğrudan destek verilmemesi yönündeki ‘ortak mutabakatı’ yansıtıyor.

Bu da çatışmanın hızlı bir şekilde sona ermesinin istendiğini gösteriyor.

Beşir yönetiminin Rusya ile yakınlaşması, imzalanan silah anlaşmaları, Rus yapımı MiG ve Suhoi model savaş uçakları satın alınması ve Port Sudan’da Rusya Donanmasının varlığına ilişkin yapılan yasal düzenlemelerin ardından Beşir iktidarının düşmesi birçok uluslararası hesabı karıştırdı.

Sudan’daki geçiş döneminde ABD’nin nüfuzu arttı. ABD, Sudan-İsrail yakınlaşması için de yoğun çaba sarf etti. 

HDK ile Rusya arasında yakınlaşma belirtilerinin aksine, Sudan ordusu ile Batı ajandası arasında bir yakınlaşma olduğu ortaya çıktı.

RUSYA’NIN ALTIN MADENLERİ AJANDASI

HDK, Rusya’nın Sudan sınırlarının batısında, Libya, Çad ve Orta Afrika’daki nüfuzunun uzandığı Sahel ülkelerindeki duruma yakın bir coğrafi bağlamla ilişkili.

Coğrafi olarak altın madenleri, Sudan’ın Nil Nehri’nin doğusundaki çöllerde ve dağlarda, Kızıldeniz boyunca ve doğu Sudan’da Kızıldeniz’in en yüksek sıradağlarına dağılmış durumda. Ayrıca son derece fakir olan ve savaşların, kıtlıkların, çatışmaların yayıldığı Nuba Dağları, Kordofan ve Darfur bölgelerinde de bulunuyor.

Sahel ve Sahra ülkelerinde altın ve değerli madenlerin yasa dışı olarak çıkarılması faaliyetlerinin korunmasına katılan Wagner güçlerinin bölgede konuşlandırılmasında Hamideti’nin açık bir rol oynadığı görülüyor.

Wagner, Hamideti’nin de desteğiyle Meroe Gold altın arama şirketini işletmeye devam ediyor. Bu yöndeki haberlerde ülke dışına büyük miktarlarda altın kaçırıldığı, Wagner lideri Yevgeni Prigojin’in bu şekilde kasasını doldururken Sudan, ihtiyaç duyduğu gelirlerden mahrum kalıyor. 

Putin için bu, Batı yaptırımlarından kurtulma çabalarında yardımcı olacak ve Ukrayna’daki işgal girişimini finanse etmesini sağlayacak bir düzen.

Hükümetin altın endüstrisinin bazı kısımlarını Sudan güvenlik servislerinden alıp devlet veya özel sektör kontrolüne geri döndürme yönündeki çabalarına rağmen, HDK, 2017 yılından beri Darfur’daki Cebel Amir altın madenini ve Güney Kordofan gibi ülkenin diğer bölgelerindeki en az üç altın madenini kontrol ediyor.

Bu Hamideti’yi Sudan’ın en zengin adamlarından biri haline getirdi ve onu Sudan ihracatının en önde gelen kaleminde önemli bir oyuncu yaptı. 

Sudan, Afrika Kıtası’ndaki en önemli değerli maden üreticilerinden biri ve dünyada altın üreten ülkeler arasında on üçüncü sırada yer alıyor. Şu anda Sudan’da yaşanan çatışmaların niteliği, bu ‘sarı’ madeni kontrol etme arayışına dönüşerek ülkede iç savaşların çıkmasını tetikliyor.

Sudan’ın en belirgin özelliği, dünyadaki en yüksek altın saflık oranlarına sahip olması.

Çıkarılan her bir ton cevher 100 gram altın içeriyor.

Sudan’da madencilik sektörü son yıllarda gelişim gösterirken, altın sektörü toplam üretimin yüzde 80’ini kapsayan büyük ölçekli kaçakçılık faaliyetlerinden muzdarip. Sudan, doğal kaynaklar denizinde yüzmesine ve altın rezervlerinin 1.550 tona ulaşmasına rağmen dünyanın en fakir ekonomileri arasında sınıflandırılıyor. 

Sudan Maden Bakanlığı’na göre altın ihracatı, 2021 yılında 1,7 milyar dolar değerinde olan toplam ihracatın yüzde 45’inden fazlasını oluşturdu. 

Ülke ayrıca petrolün yanı sıra gümüş, nikel ve bakır rezervlerine de sahip ve Güney Sudan’dan Port Sudan Limanı’na gelen petrol ihraç boru hatları için bir geçiş olarak kabul ediliyor.

Sudan, bölünmeden önce yılda 180 ila 190 ton üretim gerçekleştiriyordu. Ancak şimdi yılda yaklaşık 95 ila 100 ton üretebiliyor. Küçük bir ülke olan Güney Sudan ise aynı miktarda altın üretiyor. Geçtiğimiz yıl üretilen sadece 30 ton altından elde edilen gelir, yaklaşık 1,2 milyar dolar olan devletin genel bütçesine girdi. 

Ülkeyi kaçakçılık için verimli bir ortam haline getiren çatışmalar ve devletin limanlar ve pazar üzerindeki kontrolünün olmaması sonucunda yaklaşık 65 ton altın ise kaçırıldı. Sudan’da mevcut sınırlı imkanlarla altın üretiminden elde edilen gelirin değeri yıllık yaklaşık 5 milyar doları buluyor ve bunun 3,8 milyar doları savaşan tarafların yararına yağmalanıyor. Bunun sonucunda Sudan Merkez Bankası bu döviz kaynağından mahrum kalıyor.

Sudan, Rus nüfuzu altında çöken ilk Afrika ülkesi olacak.

Rus paralı askerlerinin Orta Afrika Cumhuriyeti, Mozambik, Libya ve Mali’deki mevcut çatışmaları pekiştirme, bazı yapıları destekleme, “demokrasi çabalarını” bastırma, doğal kaynakları sömürme ve Batı etkisini ortadan kaldırma çabalarının gelecekte kontrol altına alınması kolay olmayacak.