Yazarlar

Mısır ve Sudan Arasında Gerilen İlişkiler ve Türkiye

Bir süredir Mısır ve Sudan arasında devam eden siyasi çekişme, Doğu Afrika bölgesinde halen çatışma riskini barındıran bir diplomatik krize dönüştü. Mısır ve Sudan arasındaki başlıca sorunları ele aldığımızda bunların Doğu Afrika’yı ilgilendiren temel siyasi meseleler olduğunu görürüz. Öne çıkan bu sorunlara baktığımızda bunların tartışmalı Halaib üçgeni, Mısır’ın Sudan muhalefetini desteklemesi, Nahda barajı, Nil Nehri’nin […]

Bir süredir Mısır ve Sudan arasında devam eden siyasi çekişme, Doğu Afrika bölgesinde halen çatışma riskini barındıran bir diplomatik krize dönüştü. Mısır ve Sudan arasındaki başlıca sorunları ele aldığımızda bunların Doğu Afrika’yı ilgilendiren temel siyasi meseleler olduğunu görürüz. Öne çıkan bu sorunlara baktığımızda bunların tartışmalı Halaib üçgeni, Mısır’ın Sudan muhalefetini desteklemesi, Nahda barajı, Nil Nehri’nin suyunun paylaşımı konuları olduğunu görürüz. Bunların yanısıra son olarak Mısır’ı son zamanlarda öfkelendiren olay ise Sudan’ın Katar ve Türkiye ile iyi ilişkiler geliştirmesi oldu. Mısır ve Sudan arasındaki ilişkilerin gerilmesinin en bariz göstergesi ise Mısır’ın askeri kuvvetlerinin bir kısmının Eritre üzerinden Sudan ve Etiyopya sınırı yakınlarına konuşlandırılması ve bunun üzerine Sudan’ın Eritre sınırını kapatarak Kilye bölgesinde olağanüstü hal ilan etmesidir.

Mısır ve Sudan arasındaki hudut sorunu en önemli sorun olarak değerlendiriliyor. Bu iki devlet arasındaki tarihi, hukuki ve diplomatik olarak sınır sorununun temelinde ise Halaib üçgeni var. Halaib, Şelatin ve Ebu Ramad bölgelerinin oluşturduğu Halaib üçgeni adı verilen bölge takriben 20.500 km2’dir ve Kızıldeniz kıyısında yer alıyor.  İngiliz sömürgesinden kurtularak Sudan 1956 yılında kurulduğunda Halaib üçgeni Sudan’ın bir parçasıydı. Ne var ki 1995 yılında Mısır askeri bir çıkarma yaparak bölgeye yerleşti ve toprakları Mısır’a ilhak etti.

Bu sorunun kökeninde ise esasen İngiliz sömürge idaresinin önce Halaib bölgesini Mısır’a sonrasında ise Sudan’a vermesi yatıyor. Halaib bölgesi Sudan’a tarihi, kültürel, kan bağı olarak daha yakın olmasına rağmen Mısır Halaib üçgenini halihazırda kontrol ediyor. Bunun yanı sıra Mısır Halaib bölgesini zirai ve askeri açıdan faydalanarak yeraltı zenginliklerini bir BAE şirketi aracılığıyla kullanıyor. Sudan devleti her sene Birleşmiş Milletler’e Halaib üçgeni sorununun çözülmesi konusunda başvurarak konuyu uluslararası hukukun gündeminde tutarak hakkını saklı tutmaya çalışıyor.

Mısır’ın Sudan muhalafetini desteklemeye başlaması ise yine Halaib bölgesinin ilhakıyla aynı döneme denk geliyor. Sudan’da yönetimin değişmesi bahanesiyle Halaib üçgenini kontrol etmeye ve muhalefeti desteklemeye başlayan Mısır, halen Sudan muhaliflerine himaye ediyor. Sudan’da Ocak ayında şiddet olaylarına dönüşen Ekmek Protestoları yine Mısır ve Batılı devletler tarafından destek gördü. Sudan muhalefetinin Mısır ve Batılı devletlerle işbirliği, Sudan hükümetini rahatsız ederek sert tedbirler almaya sevk ediyor.

Nahda Barajı ise Mısır ve Sudan arasında gerilen ilişkilerin diğer bir nedeni olarak kabul ediliyor. Nil nehrinin iki kolundan birisi olan Mavi Nil üzerinde bulunan Nahda barajı Etiyopya’da  inşa edilmektedir. Mısır, Etiyopya hükümetinden Sudan’ın Nahda barajı ile ilgili görüşmelere katılmamasını talep etti, ancak nehir Sudan üzerinden Mısır’a aktığı için bu yersiz talep Sudan tarafından olumsuz karşılandı. Bunun yanısıra, Mısır devleti Nil nehri ile ilgili meselelerin “ulusal güvenlik” çerçevesinde yorumlanacağını açıkladı. Diğer yandan Mısır’ın bu tepkisi, Mısır-Sudan-Etiyopya arasındaki işbirliğini kötü yönde etkiledi. Baraj konusunda Mısır çok ciddi endişeler taşırken, Sudan ve Etiyopya ise Nahda barajının suyun kullanımı ve tasarrufu açısından yararlı olacağı görüşünü taşıyorlar.

Mısır’ın Nil nehri suyunun paylaşımına ilişkin hırsı Mısır ve Sudan arasındaki diğer bir sorununun kaynağını teşkil ediyor. Zira Mısır, Nil nehri üzerindeki payının %66’dan %90’a çıkarılmasını veya yıllık 18.5 milyar metreküp su akışı olmasını istiyor. Ancak, Mısır Nil nehrinin paylaşımı hususunda nehrin kaynağının olduğu Etiyopya ve nehrin geçtiği Sudan devletleriyle işbirliği yapmak yerine zıtlaşmayı tercih ediyor. Diplomatik açıdan kötü bir performans gösteren Mısır yönetiminin Nahda barajı meselesindeki tavrı bariz bir örnek olarak görülebilir.

Bütün bu gelişmelerin üstüne Sevakin adası konusu da Mısır ve Sudan ilişkilerini etkileyen bir diğer faktör olarak ortaya çıktı. Sevakin adası, Osmanlı döneminde Sudan’ın en önemli güvenlik ve ticaret noktasıydı. Öyle ki Osmanlı Devleti buradan Sudan’ın, Yemen’in ve Doğu Afrika hac yolunun emniyetini sağlıyordu. Sonrasında ise İngiliz sömürgesi döneminde Osmanlı Devleti tarafından adada yapılan mescitler, ticaret merkezleri, hanlar ve diğer birçok bina yıkıldı.

 

Geçtiğimiz günlerde ise, Erdoğan’ın Sudan’a ziyaretinde Ömer el-Beşir’in Sevakin adasını Türkiye’ye aslına uygun olarak restore edilmesi ve askeri birlik konuşlandırması için süresiz tahsis etmesi Mısır’ı rahatsız eden bir diğer gelişme oldu. Darbe yönetiminin Türkiye’nin bölgedeki varlığını bir tehdit olarak görmesi ve Sudan ile gerilen ilişkiler dikkate alındığında, Mısır’ın bu jesti neden kendine karşı bir tehdit olarak gördüğü anlaşılabilir.

 

Mısır ve Sudan arasındaki sorunlar yeni olmamakla birlikte son olaylarda iki ülke arasındaki çıkar çatışması, karşılıklı tehdit algısı, suçlamalar ve diplomatik krizler eski sorunları yeniden alevlendirdi. Mısır’ın Eritre üzerinden Sudan ve Etiyopya sınırı yakınlarına birliklerini konuşlandırması ile bir çatışma tehlikesi ortaya çıktı. Bu iki ülkenin aralarındaki sorunları uluslararası hukuk çerçevesinde diplomatik yollarla Nahda Barajı ve Halaib üçgeni gibi önemli konuları çözmemeleri halinde çatışma tehlikesi ve karşılıklı tehdit algısı devam edecektir. Gelişmekte zorlanan bu bölgenin, kısır çatışmalardan ziyade işbirliği ve ittifaklara ihtiyaç duyduğu ortadadır.