Yazarlar

Dünyanın karanlık kuyusu: Arakan

10 yaşlarındaydım. Myanmar askerleri köyümüzü basıp her şeyimize el koyunca, annem “Neden böyle yapıyorsunuz?” diye sormuştu. Bir asker, “Bunlar zaten bizim. Biz, sadece bizim olanı alıyoruz” demişti.

Devletin bize bakışı tamamen böyleydi. Bize ait her şeyi diledikleri gibi gasp edebilirlerdi ve biz hukuken var olmadığımız için buna itiraz edemezdik. Onların gözünde bir hayvandan daha değersizdik. Tek istedikleri hepimizin ölmesiydi.

Bunları, Bangladeş’teki bir mülteci kampına doğru ilerlerken dinliyorum İbrahim’den. Kendisi 25 yıl önce Arakan’dan kaçıp Bangladeş’e gelmiş. Şimdi, yeni gelen mültecilere yardımcı oluyor. Bir süre Arakan hakkında konuşuyoruz; şahit olduklarını, orada kalan akrabalarının son durumlarını anlatıyor.

Kampa vardığımızda diğer mültecilerle de konuşup olan biteni anlamaya çalışıyorum. 16 gün tekrarlanan bu ziyaretlerimde fotoğraflar çekiyor ve mültecilerin hikayesini dinliyorum.

Olayların geçmişi

Türkiye, Arakan’ı gündemine son yıllarda almış olsa da bölgede yaşanan zulmün tarihi bir hayli gerilere dayanıyor. Rohingyalara karşı ilk ağır saldırıyı 1942 yılında yapan Budist çeteler, 40 gün içinde 150 binden fazla Müslüman’ı öldürdü. Minbya Katliamı olarak bilinen bu olaylarda Budist çeteler, korkunç bir şekilde ihtiyar-çocuk demeden Müslümanları mızraklarla katletti. Kadınları, tecavüz ettikten sonra vahşice öldüren çeteler, katliamın ardından bölgeyi yağmaladı.

Yine 1978 yılında gerçekleştirilen ve Kral Dragon Saldırıları adıyla bilinen olaylarda Arakan’ın başkenti Sittwe yakınlarındaki köylerde binlerce Rohingya katledildi. Yakılarak ve türlü işkencelerle öldürülen Rohingyalardan 300 bini katliamdan kurtularak Bangladeş’e sığındı. Bu katliam sonrasında Rohingyaların boşalttığı evlere bölgedeki Budistler yerleştirildi.

 

Son olaylar nasıl başladı?

Aslında son olayların fitilini 2012’deki Budist saldırıları ve ordunun operasyonu ateşledi. Haziran 2012’de Rohingyalara karşı katliama girişen Budist çeteler, Müslümanların geri dönmemesi için evlerini ve arazilerini ateşe verdi. Olaylar sonrası Myanmar ordusu Rohingyaların yaşadığı bölgeye “temizlik” (clearence) adıyla askeri operasyonlar düzenledi. Operasyonun adından anlaşılacağı gibi bu bir “temizlik” çalışmasıydı. Bu ciddi baskılar sonrası bölgedeki gerilim giderek tırmanmaya başladı. Yine Ekim 2016’da farklı güvenlik merkezlerine yönelik saldırılarda 9 güvenlik memuru öldü. Bu saldırıları kimin düzenlediği netleşmemişken ülkede Müslümanların yaşadığı bölgelere yönelik ağır operasyonlar başladı. Bu operasyonlarda binlerce kişi evlerini terk etmek zorunda kaldı.

Son yıllarda aralıklarla devam eden bu olaylar Ağustos 2017’de doruk noktasına ulaştı. Güvenlik güçlerine yönelik faili meçhul bazı saldırı girişimleri sonrası Müslüman köylerinde toplu katliamlar başladı. Sadece 1 ay içerisinde 4 bin Müslüman vahşice katledilirken 500 binden fazlası da ülkesini terk ederek Bangladeş’e sığındı.

Rohingyalar neden katlediliyor?

Bin yıldır bölgede yaşayan Rohingyaların, 1840’larda İngiliz sömürgesi ile Arakan’a geldiğini iddia eden Myanmar devleti, bu nedenle kendilerini vatandaş saymıyor. Tek amacı, “Kaçak Bengaller” olarak tanımladığı Rohingyaları Arakan’dan çıkarmak olan Myanmar, her itirazı da yeni katliamlarla bastırıyor. Rohingyaların Arakan’dan çıkarılması için 1982’de ve 1992’de gerekli tüm yasal zemini hazırlayan Myanmar devleti, çoğu zaman bölgedeki Budistlerle ortak katliamlara girişiyor.

Ölümden yokluğa kaçış

Daha önce uluslararası örgütler tarafından “şiddete en çok maruz kalan azınlık” olarak ilan edilen Rohingyaların Myanmar’daki durumu içler acısı. Vatandaş sayılmadıkları için herhangi bir hukuki hakka sahip olmayan Rohingyaların, seyahat etmeleri, ticaret yapmaları, okumaları ve hatta evlenmeleri bile kısmi olarak yasak. Rohingya Müslümanlarının:

  • Memur olmaları yasak.
  • Ticaret yapmaları yasak. Eğer yapmak isterlerse bir Budist ile ortak olmak zorundalar. Böylece bir Budist hiç çalışmadan para kazanabilir.
  • Üniversite okumaları yasak.
  • Beton ev yapmaları yasak. Yalnızca ahşap ev yapabilirler ve eğer bu ev de zarar görürse devlet malına zarar vermekten hapis yatabilirler.
  • Kendi köylerini bile ziyaret etmeleri yasak. Bir yere gidilecekse bunun için resmi izin almak zorundalar.
  • Devletten izinsiz mescid ve medrese tamiri yapmaları yasak. Eğer yapılırsa altı yıla kadar hapis yatabilirler.
  • Pasaportu olmadığı için bir başka ülkeye gitmeleri mümkün değildir.
  • Evlenmeleri izne tabidir. Bunun için devlete yüklü miktarda para ödeyen Rohingyalar, yıllarca evlilik için izin bekler. Devlet bazen yıllar süren bu izin işlemi sonrasında çiftlerin evlenmesini uygun görmeyebilir ve alınan para da geri ödenmez.
  • Telefon ve motorlu taşıt sahibi olmaları yasak.
  • Doğan her çocuk için ve ayrıca ölen her aile bireyi için devlete vergi verme zorunluluğu vardır.

Tüm bu kısıtlamalara rağmen köylerinde yaşamaya çalışan Rohingyalar yine de katliamlarla karşı karşıya kalıyor. Yakınları katledilen, evleri, arazileri, tekneleri yakılan Rohingyalar için son umutsa Bangladeş’e sığınmak. Ölümden kaçıp Bangladeş’e sığınan bu insanları orada farklı bir yokluk bekliyor.

 

Bu ağır trajedinin Bangladeş kısmı ise bir sonraki yazıya…

ERHAN İDİZ

Fotoğrafaltı:

  1. Rakhine ya da eski adıyla Arakan,  Myanmar’ın bir eyaleti. Rohingyalar ise Arakan eyaletinde yaşayan Müslüman bir halk. Toplamda 2.5 milyon nüfusa sahip oldukları tahmin edilen Rohingyaların yalnızca 400 bini anavatanlarında yaşayabiliyor, geriye kalanlarsa farklı ülkelerde mülteci. (Balukhali Kampı – Bangladeş) Fotoğraf: Erhan İdiz.
  2. Olayların üzerinden bir ay geçmesine rağmen Bangladeş’e göçler devam ediyor. (Naf Nehri – Bangladeş) Fotoğraf: Erhan İdiz.
  3. Bölgede Türkiye’den birçok STK çalışmalar yapıyor. (Balukhali Kampı – Bangladeş) Fotoğraf: Erhan İdiz.