Yazarlar

Bir Hikaye Tasarlayalım !

Yazının Orijinali: Designing the Story for our Readers | by Christopher Ballard | Aug, 2021 | Building The Atlantic

Dijital hikayelerle oluşturduğumuz sayfamızı boş bir tuvale dönüştürdük. Sonra ise yalnızca önemli olan kısımları bu tuvale koymaya başladık.

Bir hikayeyi güzel yapan şey nedir?

George Saunders, A Swim in a Pond in the Rain: In Which Four Russians Give a Master Class on Writing, Reading and Life adlı mükemmel kitabında bu soru üzerinde duruyor. Verdiği cevaplardan biri:

“Sonrasında gelen satırı okuma isteği uyandıracak her güzel satır, iyi bir hikayenin ipuçlarını verir.”

The Atlantic olarak, ödül alan gazeteciliğimizin simgesi olacak, dikkati dağıtmayan, ilgi çekici bir hikaye deneyimi sunmayı amaçlayan yeni bir hikaye sayfası oluşturduk. Okuyucuları bir sonraki satıra taşıyan bir deneyim. Bir sonraki hikaye. Ve sonra, hikayeyi yazan yazarlarla derinden bağlantı kurdurup yepyeni fikirlerin ortaya çıkmasını sağlayacak bir hikaye sayfası.

Tasarlanan bu yeni sayfayı, engelleri ortadan kaldırma, fikirleri net bir şekilde sunma ve okuyucuya öncelik verme gibi ilkeler güçlü kıldı. Söz konusu sayfa, en yeni teknoloji üzerine inşa edilip mühendislerimizin, okuyucularımızın ve editörlerimizin sevdiği şeylere göre yeni özellikleri hızla oluşturmasına olanak tanır.

 

Bizi bu noktaya taşıyan şey neydi?

Her şey bir önseziyle başladı. Abonelerimizin ve bizi ilk kez okuyanların gazeteciliğimizle etkileşime geçtiği esas yer olan hikaye sayfamızın bizim için daha fazla iş yapması gerektiğini biliyorduk. Oysa sahip olduğumuz sayfa, editoryal arzularımıza ve iş hedeflerimize yeterince iyi yanıt veremeyen ve  esnek olmayan bir sistemdi. Bir sütunu hikayeleri diğer sütunu ise reklamları görüntüleyen iki sütunlu bir düzenimiz vardı. Haber endüstrisinde bir dayanak noktası olmasına rağmen, bu yaklaşımla ilgili uzun zamandır bir sorun var. Bu iki sütunun birbiriyle pek ilgisi yoktu ve değişimlere olanak tanımıyordu. Değişime açık olmayan düzenleme nedeniyle, okuyucular o alandaki reklamları görmezden gelemiyordu. Hikayeleri sayfanın üst kısmına yakın bir yerde tanıttığımız için okuyucular zaten üzerinde bulundukları hikayeye tıklamıyorlardı. Bu sistemde yeni özellikler geliştirmek de inanılmaz derecede zorlaşıyordu. Daha entegre ve okuyucunun da aktif olabileceği bir deneyim nasıl tasarlanabilirdi?

İşte tam bu soruyu cevaplamak için sorunlar hususunda kulaklarımızı dört açtık. Okurlarımız için sayfa hangi noktalarda yetersiz kaldı? Sektördeki diğer markalar özellikle neyi önemsiyorlardı? Hangi fikirleri gündeme getirmek istiyorduk? Ekibimiz, okuyucuları, medya ve teknoloji organizasyonlarını ve bir dizi ekip üyesini içeren bir keşif sürecine başladı.

Bu kaynaklardan gelen geri bildirimler açıktı: okuyucularımız gazeteciliğimizi daha iyi anlamak ve hikayelerimizle bağlantı kurmak için daha fazla fırsat istiyordu. Bu anlayış ise, yazarların belirli bir uzmanlığa sahip olup olmadıklarını, bir hikayeye ne tür bir arka plan getirdiklerini ve okuyucunun bir hikayeyle zaman geçirmekten ne kazanabileceklerini anlamayı içeriyordu.

The Atlanticin okuyucularda güzel duygular uyandırdığını öğrensek de, yeni web ve mobil okuyucularımız için güçlü bir ilk izlenim yaratmamız gerektiğini biliyorduk.

Diğer medya kuruluşlarındaki meslektaşlarımızla yaptığımız röportajlar, haber ve ürün departmanlarında benzer bir tutkuyu ortaya çıkardı. Özelleştirmeye izin verecek ve daha hızlı bir mühendislik döngüsünün kilidini açacak modüler mimariyi öğrendik.

Bu kalıpları, yazı işleri ekiplerimiz için daha fazla yaratıcılığa izin vermek ve ekiplerimize başarılı örnekleri deneme konusunda daha fazla şans vermek için benimsedik. Dahili ekiplerimizdeki içeriklerin özelliklerini araştırdık ve editörler, okuyucular ve reklamcılar için daha esnek görsel hikaye anlatımına fırsat veren bir sisteme ihtiyacımız olduğunu anladık.

Ürün, tasarım, araştırma, mühendislik ve editoryal departmanlarındaki iş arkadaşlarımızdan oluşan bir ekip sorunu çözmek için bir strateji oluşturdu. Okurlarımızın makalelerimizi en sık nasıl okuduklarına anlamak için hızlı ve mobil öncelikli prototipler oluşturarak çeşitli modeller üzerinde çalıştık.

Her zaman kim olduğumuzu vurgulamak

Yeni makale stillerimiz, okuyucuların bizim hakkımızda sevdikleri şeyleri vurguluyor. Stiller, daha modern bir monospace görünümündense, okuyucuların ilgisini çekmek manşetlere zarif bir yaklaşım getiriyor. Bu unsurların kombinasyonu bir şeyle sonuçlanır; radikal ama oldukça klasik bir sanat anlayışı. Okuyucuların, bizim makalelerimize ayırdığı sınırlı okuma sürelerine saygılı duyuyoruz ve bu nedenle tasarım ekibimizin üzerinde çalıştığı güzel illüstrasyon stilini vurgulamayı hedefliyoruz. Bu, görsellere daha fazla önem vermemizi ve hikayelerimizi daha benzersiz bir şekilde “bize ait olan/bizimki” duygusunu hissettirmemizi sağlıyor.

Bununla birlikte, açık, yapılandırılmış ve tutarlı bir düzenle, hikayelerimizin The Atlantikin tüm okuyucuları için erişilebilir olmasını sağladık.

Bir sistem oluşturmak

Bulduğumuz çözüm, “şablonlar” fikrinden uzaklaşarak istendiğinde küratörlüğü yapılabilecek bir bileşen sistemine geçmekti. Şablonlar, tasarımcılar ve editörler için pratik bir çözüm olabilir. Ancak bizim şablonlarımız çok sınırlayıcıydı. Uzun zamandır, her biri için iki ayrı stil sayfası ve farklı işlevsellik içeren bir standart şablon ve bir özellik şablonuyla çalışıyorduk. Yayıncılar arasında yaygın olan bu düzen, yeni özellikler geliştirmeyi ve bunları editörlerin kullanımına sunmayı zahmetli hale getiriyordu.

Bu nedenle, bir editörün anlatmak istediği hikayeye uyarlanması kolay, eşsiz, esnek, modüler bir sayfa oluşturduk.

Bu birleşik ve combine tabanlı sistemle editörlerimiz sayfanın bölümlerini tek tek bölümlerini ayarlayabilir hale geldi. Artık editörlerimiz, bir kapak hikayesini, bir fotoğraf denemesini veya bir şiiri belirtmek için başlık işlemlerinde değişiklik yapabiliyorlar. Daha cesur ve daha göze hitap eden hikayeler anlatabiliyor ve okuyuculara anlattığımız hikayelerin çeşitliliğini daha iyi gösterebiliyoruz.

Bu sadece editörlerimiz için değil, teknik ekibimiz için de daha geniş bir saha açtı. Bir değişiklik yaptığımızda, söz konusu değişiklik her hikayeye uygulanabilir hale geldi.

Daha güzel bir okuma deneyimi

Keşif sürecinde tasarım ajansı Momkai’nin kurucusu Harald Dunnink ile röportaj yaptık. Amsterdam merkezli firmanın temel tasarım felsefesi, “dikkat çekme” üzerine kuruludur. Yani, dikkatinizi çekmek için rekabet eden şeylerle dolu bir dünyada – bir haber uyarısı, bir Instagram postu, haftalardır düşündüğünüz spor ayakkabısı indirimi – okuyucuların dikkatini bunca şey arasında nasıl tek bir şeye odaklayabiliriz?

Sakin bir ortam sağlama felsefesini oldukça benimsedik çünkü The Atlantikte hikaye anlatımımızın özünde olan yaklaşım da buydu. Hikâyeleri basit ve zarif bir şekilde sunuyoruz, bu nedenle odaklanmış ve büyüleyici bir okuma deneyimi sağlamak istiyoruz.

Bunu başarmak adına, fikirlerimizi dikkati dağıtmadan sunmak için tek sütunlu bir makale gövdesi tasarladık. Reklamları ise daha okuyucu dostu bir şekilde entegre etmeye başladık.

Ayrıca okuyuculara yeni ve ilgi çekici hikayeler sunmak için makale boyunca ve kenar boşluklarında boşluklar oluşturduk.

Tüm bunlar aynı zamanda fotoğrafik gelişmeleri ve henüz hayal dahi edemediğimiz diğer gelecek araçlarını entegre etmek için bize daha fazla esneklik sağlıyor.

Önümüzdeki aylarda haber birimimiz için daha fazla araç ve yeni özellikleri kullanıma sunacağız. Bu kulağa hoş geliyorsa, bize katılın!

Bu başarı, Ana Carano, Sarah Yager, Emily Goligoski, Mollie Leavitt, Chris Chester, Ellie Budzinski, Greg Emerson, Andrew Phelps, Jim Quindlen, Ellen Cushing, Caroline Smith, Peter Mendelsund, Melissa DePuydt, Erica Irving, Tolu Edionwe, Gerald Rich, Frankie Dintino ve Sebastian Podesta olmadan mümkün olmazdı.

Ayrıca değerli zamanlarını röportajlarımız için ayıran ProPublica, The New York Times, The Washington Post, NPR, Politico, Bloomberg, The Marshall Project, Upstatement, The Wall Street Journal, The Correspondent’a çok teşekkür ederiz!

Etiket /