Röportaj

Bülent Ata Soruyor, Derviş Zaim Cevaplıyor…

Bu işe nasıl bulaştınız? Bu işe yavaş yavaş daldım, süreçte önce iyi bir okur olmaya çalıştım, sonra yazma girişimlerim oldu, yazma girişimlerini filmi çekme çabaları izledi. Ama saydığım tüm kategoriler iç içe geçerek sürekli devam etti.   Günlük rutininiz nedir? Sabah kalktıktan sonra yapım konusunu ilgilendiren işler varsa onları halletmeye çalışırım. Öğleye doğru okumaya başlarım.  […]
Bülent Ata

Bu işe nasıl bulaştınız?

Bu işe yavaş yavaş daldım, süreçte önce iyi bir okur olmaya çalıştım, sonra yazma girişimlerim oldu, yazma girişimlerini filmi çekme çabaları izledi. Ama saydığım tüm kategoriler iç içe geçerek sürekli devam etti.

 

Günlük rutininiz nedir?

Sabah kalktıktan sonra yapım konusunu ilgilendiren işler varsa onları halletmeye çalışırım. Öğleye doğru okumaya başlarım.  Öğleden sonra dışardayımdır. Sokağı koklamaya çalışırım. Gece okumaya ve izlemeye devam ederim. Eğer bir metin üzerinde çalışıyorsam okumanın yerine yazma faaliyeti o günkü sıralamada baskın hale gelir.

Sizi neler besler, neler coşkulandırır?

Okumak ve sokağın lezzeti iki ana damarım sanırım.

 

Keşke ben hayata geçirseydim dediğiniz yapım var mı? Varsa nedir ve neden?

Bu soruya fazla beklemeden yanıt vermek gerekir diye düşünüyorum. Verilen yanıtın da değişmeyen bir yanıt olması hiç fena olmaz. Yani yanıtın değişik defalarda aynı ismi anan, aşağı yukarı sabit bir yapıma denk düşmesinde fayda vardır. Fakat aklıma hemen vereceğim bir isim gelmedi. İçimi gıdıklayan başlıklar elbet var ama onları söylemek ister miyim emin değilim. Çünkü söylediğim anda kendime ve muhayyileme bir sınır çizdiğim zannedilecek ve verdiğim örnekler üzerine değerlendirilmek durumunda kalacağım. Oysa filmografimin bu tür yüklerden arınması lazım diye düşünüyorum.

Son bir yapım hakkınız olsa onu hangi projeyle taçlandırmak istersiniz?

İnsan ve meseleleri değişir. Dolayısıyla son projemin hangi proje olcağını kestiremem. İlerisi için kendime hat çizmem bu nedenle doğru olmaz. Söyleyeceğim şey şu olabilir. Kesintisiz gelişen doğal bir çizgi üzerinde ilerleyen bir filmografimin ve edebiyat eserlerimin olmasını diliyorum.

 

Hikaye anlatıcılığının geleceğini nerede görüyorsunuz? Hangi ekran sizi daha çok heyecanlandırıyor? Belgesel, sinema, Tv dizileri..

Hikaye anlatmak insanlık var oldukça hep devam edecek. Fakat son zamanlarda gördüklerim beni yanıltmıyorsa, hikaye anlatım tarzlarının biraz daha hızlanma eğilimi göstereceği ihtimali yüksek gibi duruyor. Ama buna işaret ederken yalınlığın zerafetinin büsbütün unutulacağını söylemek istemiyorum.

 

Döne döne okuduğunuz kitap, izlediğiniz film, dinlediğiniz müzikler…

Son zamanlarda Spinoza okuyorum.

Yayında, vizyonda kendi işinizden başka beğendiğiniz işler var mı?

Rezervuar Köpekleri filminin başındaki kahvaltı sahnesinde yer alan bir yanlış anlama beni nedense güldürür ve ara ara aklıma gelir.  Çetenin patronu kel adam cep telefonunun fihristinde bulunan Wong adlı bir kızın kim olduğunu hatırlamaya çalışıp arada kızın adını kendi kendine mırıldanmaktadır. Bu mırıldanmalar esnasında Harvey Keitel patronun kendi lafları için ‘wrong’ (yanlış) dediğini zanneder. Dalaşırlar.

Uzun bir projeye girişirken kurmak istediğiniz rüya takım?

Uzun bir işe girişirken oluşturulan rüya takımlarının çuvalladığına şahit olmuşluğum vardır. Bu durum ya rüya takımını birleştirecek bir aklın ortada olmamasından ya da işin niteliğinin rüya takımına ihtiyaç duyup duymadığı meselesinden kaynaklanır. Uzun bir işe girişmeden önce işin niteliğine dair bu hususları değerlendirir, sonra takımı kurarım. Ayrıca rüya takımı kavramının sürekli yeniden tanımlanması gereken bir bir şey olduğunu da aklımdan çıkarmamaya gayret ederim.

 

Yapamadıklarınız? Neleri, ne zaman, neden yapamadınız?

Yapamadığım bir sürü şey, iyi ki, var. Sebebi milyonlarca. İyi ki, dedim. Çünkü insan yapamadıkları ile, onları referans alarak kendi yolunu bulur. Yapamadıklarımın getirdiği bütününün içinden yaptıklarımın sayısını artırmaya gayret ediyorum.