Küresel

Şangay İşbirliği Örgütü ve Hindistan-Çin ilişkileri

Şangay İşbirliği Örgütü’nün kurulmasında Çin önemli bir rol oynamıştır. Bölgede Soğuk Savaş’ın bitimine doğru gelişen olaylar Çin için hayati değer taşıyordu. 1989 yılında Sovyetler ile sınır anlaşmazlıkları için görüşmelere başlayan Çin, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından Orta Asya’da kurulan yeni devletlerle bu görüşmeleri sürdürmüştür. Ayrıca Çin, Batı bölgelerinin gelişimi için izlediği politikaları bu tarihten itibaren hızlandırmaya başlamıştır. Ekonominin hızla büyümesi de Çin’i petrole bağımlı hale getirmiştir. 1993 yılından itibaren Çin artık petrol ithal eden bir ülke haline gelmiştir. Bu sebepten ötürü Basra Körfezi’ne bağımlılığını azaltmak için Rusya ve Kazakistan gibi ülkelerle petrol boru hattı antlaşmaları imzalamıştır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra ABD’nin dünyanın süper gücü olarak ortaya çıkması sonucunda Çin denge unsuru olabilmek amacıyla stratejik ortaklık arayışına girmiştir. 1992 yılında Rusya ile başlayan iyi komşuluk görüşmeleri, 1996 yılında Şangay’da Rus-Çin stratejik ortaklığının ilanıyla yeni bir boyut kazanmıştır. Bütün bu etkenler Çin‘i bölgede stratejik bir örgütün kurulmasına öncülük etmeye yöneltmiştir.

Bölgesel bir işbirliği örgütü olan Şangay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ), ilk olarak güvenlik sebebiyle 1996 yılında Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın bir araya gelmeleri sonucunda Şangay Beşlisi olarak kuruldu. Örgüte 2001 yılında Özbekistan’ın da katılması üzerine, Şangay İşbirliği Örgütü adını aldı.

Hükümetler arasında işbirliğine dayanan örgüt, Rusya ve Çin’in güvenlik kaygısı nedeniyle işbirliği yapma amacına dayanarak kuruldu. Rusya ve Çin’i tedirgin eden bölgedeki uyuşturucu ticareti ve terör örgütleriydi. ŞİÖ üyesi devletler bu ‘tehditlere‘ karşı istihbarat paylaşamında bulunuyor, ortak askeri tatbikatlar düzenliyor ve ‘suçluları‘ birbirlerine iade ediyorlar. Örgüt askeri bir ittifak olmamasına rağmen, önemli ölçüde askeri alanda faaliyet göstermektedir. Ayrıca örgüt, ABD’nin Asya’daki politikalarına ve olası müdahalelerine karşı da üye devletlerin ortak hareket edebilmelerinin zeminini oluşturmaktadır. Bu bağlamda Çin-ABD ticaret savaşları göz önünde bulundurulursa, ŞİÖ’nün önemi daha iyi anlaşılacaktır.

Örgütün organları arasında Devlet Başkanları Konseyi, Hükümet Başkanları Konseyi, Dışişleri Bakanları Konseyi, sekreterya ve Bölgesel Terörle Mücadele Kuruluşu bulunmaktadır. Örgütün sekreteryası Çin’in başkenti Pekin’de bulunurken, Bölgesel Terörle Mücadele Kuruluşu ise Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te bulunmaktadır.

Örgüte Çin ile ilişkileri çok ileride olan Pakistan 2006 yılında üyelik başvurusunda bulunurken, Çin ile ilişkileri gergin olan Hindistan üyelik başvurusunu 2014 yılında yapmıştır. Ancak iki ülkenin de üyelik süreçleri 2015 Ufa Zirvesi’nde başlamış ve 2017 yılında Astana‘da Devlet Başkanları Konseyi toplantısında üyelikleri kabul edilmiştir. Pakistan ve Hindistan 2017 yılına kadar örgüte gözlemci statüde katılabilmişlerdi. 2017 yılından itibaren örgütün gözlemci sayısı dörde düşmüştür: İran, Moğolistan, Afganistan ve Belarus gözlemci ülkelerdir. Türkiye, Azerbaycan, Sri Lanka, Ermenistan, Kamboçya ve Nepal ise örgütün diyalog ortağı ülkelerdir.

Pakistan ve Hindistan’ın da örgüte katılmalarıyla beraber örgüt üyesi ülkelerin nüfusu dünya nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturuyor.

ŞİÖ’nün Avrupa Birliği’nden farkı

Avrupa Birliği hükümetler üstü bir yapıyken, ŞİÖ hükümetler arası bir oluşumdur. AB’nin kendi belirlediği politikaları, ekonomisi, üye ülkelerin temsil edildiği parlamentosu, marşı ve bayrağı bulunurken; aynı durum ŞİÖ için geçerli değildir.

AB’ye üye ülkeler arasında insan, sermaye ve ürün dolaşım serbestisi bulunurken, aynı durum ŞİÖ için geçerli değildir. AB ülkeleri başka ülkelerle serbest ticaret antlaşmaları imzalama hakkına sahipken, ŞİÖ ülkelerinin kendi aralarında bile serbest ticaret antlaşmaları bulunmamaktadır.

AB’ye ŞİÖ’den ziyade, Avrasya Ekonomik Birliği (AEB) benzemektedir. Rusya, Kazakistan, Ermenistan, Belarus ve Kırgızistan’ın üye olduğu AEB örgütünde insan, ürün ve sermaye serbest dolaşımı bulunmaktadır.

Örgütün Hindistan-Çin ilişkilerine etkisi

Bilindiği gibi Çin’in Soğuk Savaş döneminden bu yana Pakistan ile olan stratejik ortaklığı, Hindistan-Çin ilişkilerini olumsuz etkilemektedir. Ancak Hindistan’ın da Şangay İşbirliği Örgütü’ne katılması, ikili ilişkileri biraz olsun iyileştirmiştir. Nisan 2018’de Çin’de bir araya gelen iki ülke lideri, ‘Çin-Hindistan ilişkileri barış ve istikrar açısından önemlidir.‘ açıklamasında bulundular. Gerçekten de Asya’nın en büyük iki ülkesi olan ve 3 bin 500 kilometrelik bir sınırı paylaşan Hindistan’ın ve Çin’in ilişkileri bölgenin kaderini belirleme açısından çok önem arz etmektedir.

İki ülke arasında sınır konusu, Tibet’in ruhani ve siyasi lideri Dalai Lama’nın Hindistan’da bulunması, Çin’in Pakistan’a yakınlığı ve Keşmir meselesindeki karşıtlık ve anlaşmazlık ve tarihi İpek Yolu’nun canlandırılmasını amaçlayan Kuşak ve Yol projesinin güzergahındaki fikir ayrılığı iki ülkenin ilişkilerini olumsuz etkileyen başlıca meseleler. Ancak Hindistan’ın ŞİÖ’ye katılmasından sonra ve özellikle iki ülkenin devlet adamlarının karşılıklı olumlu açıklamaları, zamanla bu sorunların çözüme kavuşuturulacağına yorumlanabilir. Ancak belirtmekte fayda var ki, siyasetin yarın hangi çizgide olacağı, dengelerin sürekli değiştiği Asya’da pek tahmin edilemiyor.

Bütün olumsuzluklara rağmen, Hindistan ve Çin‘in 2017 BRICS (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) Liderler Zirvesi’nde sınır gerilimini anlaşmayla yumuşatması,  iki ülkenin de sorunların çözümünden yana olduğunu göstermektedir. Ancak bu durumun sürdürülebilirliği tartışma konusudur.

Asya’da iki büyük güç olan Çin ve Hindistan; her ne kadar ekonomide birbirlerine rakip olsalar da, birbilerinin ekonomik gücü ve yükselişini tehdit olarak algılasalar da, oluşturulan çeşitli siyasi ve ekonomik koridorlarda birbirlerinin karşısında olsalar da ekonomik bağlarını da geliştirmektedirler. İki komşu ülke de sosyoekonomik gelişmeler doğrultusunda biribirini izlemektedir. Çin imalat ve altyapı da ön plana çıkarken, Hindistan bilgi teknolojisinde ön plana çıkmaktadır. Ancak yeni gelişmeler sonucunda, Hindistan’ın imalat sanayisi küresel ölçekte büyürken, Çin’in teknolojik alandaki atılımları da büyük önem arz etmektedir. Bütün bunlar iki ülkenin birbiriyle ilişkilerini sürdürmesini zorunlu kılmaktadır. Ayrıca Hindistan’ın örgüte katılmasından sonra iki ülkenin dinsel ve kültürel bağlarını ve geleneklerini yeniden canlandırmaktan söz ediliyor. Karşılıklı ziyaretlerin yapılıyor olması da, bunu doğruluyor; Çinli budistler Sikkim’de Rumtek benzeri tapınaklara gidebiliyorlarken, Hindular da Tibet’teki kutsal Kailash Dağı’nı ve Manasarovar Dağı’nı ziyaret edebiliyorlar. Bununla beraber Bollywood sineması da Çin’de gitgide taraftar kazanıyor. Bu bağlamda, bölgedeki gelişmelerin ve Hindistan’ın 2017 yılında ŞİÖ’ye katılmasından sonra girilen yeni dönemin ikili ilişkileri önümüzdeki yıllarda daha fazla olumlu etkileyeceği düşünülmektedir.