Kültür

Yazarların anlatımıyla Cahit Zarifoğlu

Türk edebiyatının “zarif” şairi Cahit Zarifoğlu, okurun keşiflerine açık eserleriyle ilgi uyandırmayı sürdürüyor. Zarifoğlu edebiyat çevresinde nezaketi ve hoşsohbetiyle tanınırken, kurduğu edebi dili ise güncelliğini ve etkileyiciliğine bugüne kadar korudu. Yazar Hasanali Yıldırım, Zarifoğlu’nun 31. vefat yılı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın çok farklı anlayışlar doğrultusunda tasnif edilebileceğini söyledi. En belirleyici ayrımın, […]

Türk edebiyatının “zarif” şairi Cahit Zarifoğlu, okurun keşiflerine açık eserleriyle ilgi uyandırmayı sürdürüyor.

Zarifoğlu edebiyat çevresinde nezaketi ve hoşsohbetiyle tanınırken, kurduğu edebi dili ise güncelliğini ve etkileyiciliğine bugüne kadar korudu.

Yazar Hasanali Yıldırım, Zarifoğlu’nun 31. vefat yılı dolayısıyla AA muhabirine yaptığı açıklamada, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı’nın çok farklı anlayışlar doğrultusunda tasnif edilebileceğini söyledi.

En belirleyici ayrımın, edebiyat anlayışını merkeze alan anlayış olduğu değerlendirmesini yapan Yıldırım, bu ayrımda merkezi hüviyeti dil anlayışının teşkil ettiğini dile getirdi.

“Zarifoğlu, tazeliğini, farklılığını ve etkileyiciliğini koruyor”

Zarifoğlu’nun dil anlayışının bir deniz feneri vasfı taşıdığını vurgulayan Yıldırım, bu nedenle vefatının üzerinden 31 yıl geçse de Zarifoğlu’nun emsallerine göre tazeliğini, yeniliğini, farklılığını ve etkileyiciliğini koruduğunu aktardı.

Hasanali Yıldırım, “Şiirinde, hikayesinde, romanında, denemesinde, değinisinde de sürdürdüğü dil anlayışı Cahit Zarifoğlu’nu kalıcıların arasına eklemekte.” dedi.

Yıldırım, Cahit Zarifoğlu’nun hem şiiri hem düzyazısının, Türkiye’de hükümranlığını halen sürdüren ilkel edebiyat anlayışını aşmada yol gösterici nitelikte olduğunu sözlerine ekledi.

“Cahit Zarifoğlu, annesine, Anadolu’suna, kendi köklerine kaçmıştır”

Şair ve yazar Mürsel Sönmez de, Zarifoğlu’nun kültürel anlamda boşluğa düşmüş, kimliğini kaybetmiş, yoksullukla, köyle şehir arasında kalarak trajedisi arttırılmış bir halkın içinden çıkan bir feryat olduğunu söyledi.

Zarifoğlu’nun, şiirleri, nesri ve yazdıklarıyla, kimlik bunalımı yaşayan bir toplumun köklerini keşfetmiş olmanın heyecanıyla o köklere atıfta bulunduğunu aktaran Sönmez, Zarifoğlu’nun bunu Batılı bir formla şiir, hikaye ve nesir olarak ortaya koyan özel, nadir ve nadide isimlerden biri olduğunu dile getirdi.

Sönmez, “Cahit Zarifoğlu, yazdığıyla kendisi arasında mesafe bırakmayan, içselleştirmenin ya da yakınlığın getirdiği büyük acıyı, yazdıklarında örtük bir dille söyleyerek ifade edebilen biri.” diye konuştu.

Bir aydın hikayesi olarak Zarifoğlu’nu değerlendiren Sönmez, şu değerlendirmede bulundu:

“Merhum Zarifoğlu, Gazali’nin medreseden tekkeye kaçması serüvenini de yaşamış birisidir. Salt entelektüelizmin kendisi için de söz söyledikleri için de yeterli derecede kurtarıcı ya da ferahlatıcı bir değer olmadığını ileriki yaşlarında fark etmiştir. Bu fark ediş Gazali’nin medreseden tekkeye, inzivaya kaçması gibi bir serüvendir. Nitekim benzer hikayeler Batı’da da gerçekleşmiştir. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşanan ağır trajedilerden dolayı içine kapanan ya da Hint mistisizmine yönelen aydınlar vardır. Cahit Zarifoğlu, annesine, Anadolu’suna, kendi köklerine kaçmıştır. O köklerde de tasavvufi bir neşve bulmuş, o neşveyle bir anlamda ömrünün son deminde ‘neylerse güzel eyler’ deyivererek bu dünyadan göçmüş özel bir isimdir.”

“Zarifoğlu şiiriyle ‘çarpışarak’ karşılaştım”

Yazar Atakan Yavuz ise, insanların iyi bir şairle ya da yazarla genelde “çarpışarak” karşılaştığını söyledi.

Kendisinin de Zarifoğlu şiiriyle “çarpışarak” karşılaştığını aktaran Yavuz, “Bildiğim şiirlere benzemeyen özgünlüğü, imge derinliği ve çarpıcılığıyla beni uzun süre meşgul etti, içine çekti bu şiir. İçine çekildiğim metinler anlam dünyamı yıkıp farklı bir yorumla yeniden kurdu. Her iyi eser aynı etkiyi yapmaz mı?” diye konuştu.

Yavuz, Cahit Zarifoğlu’nun özellikle ilk dönem kapalı şiirlerinin, insanı da bir kapanmaya, güncel dille arasına mesafe koymaya ve dil dalgıçlığı yapmaya zorladığı değerlendirmesini yaptı.

“İlk dönem şiirleri hala dalgıç araştırmacıları bekliyor”

Zarifoğlu şiirinin her okuruna bir irtifa, bir kalite kazandırdığını belirten Yavuz, şöyle devam etti:

“Genç arkadaşlar hala tazeliğini kaybetmemiş bu şiir surları karşısında pes etmeyip, geri dönmeyip surları aşarak Zarifoğlu şiirinin iç avlularına girmeyi göze alabilirlerse ömür boyu tükenmeyecek bir şiir bilgisi, görgüsü, ahlak zindeliği ve var olma cesaretini de fethetmiş olacaklardır. Çünkü Zarifoğlu hiç edebiyat yapmamış, şiiri edebiyatın bir alt dalı değil hayatın ana damarı olarak görmemizi sağlayacak paradigmayı sunmuştur.”

Atakan Yavuz, “Ben Zarifoğlu’nda varlık acısı çekerken taşı dikine atan cesaretle, o taş düşerken kimseler incinmesin diye attığı taşın altına başını uzatan bir merhamet ve zarafeti bir arada görüyorum. Zarifoğlu hakkında yapılan onca çalışmaya rağmen ilk dönem şiirlerinin hala dalgıç araştırmacıları beklediğini de belirtmek isterim.” ifadelerini kullandı.

Cahit Zarifoğlu kimdir

Tam adı Abdurrahman Cahit Zarifoğlu olan ve 1 Haziran 1940’ta Ankara’da dünyaya gelen şair, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı’nı bitirdi.

“Mavera” dergisinin 1976’daki kuruluş çalışmalarında yer alan Zarifoğlu, hayatı boyunca birçok esere imza attı. Zarifoğlu, “İşaret Çocukları”, “Yedi Güzel Adam”, “Korku ve Yakarış” ve “Menziller” isimli önemli eserlerin yanı sıra çocuk hikayeleri, çocuk şiirleri, romanlar, denemeler ve tiyatro eserleri yazdı.

“Yaşamak” adlı günlüğündeki “Ne çok acı var” ifadesiyle bilinen ve şiirleri “Türk Dili”, “Soyut”, “Papirüs”, “Yeni Dergi”, “Diriliş”, “Edebiyat” ile “Mavera” dergilerinde yayımlanan Zarifoğlu, 7 Haziran 1987’de İstanbul’da vefat etti.