Kültür

‘Ara Güler’in külliyatı memleketin görsel külliyatıdır’

Geçen yıl 90 yaşında hayata gözlerini yuman dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak gösterilen “Master of Leica” unvanına sahip Ara Güler, ardında paha biçilmez eserler bıraktığı gibi, renkli kişiliğiyle, mesleğine olan aşkıyla, her biri farklı birer hikaye tadında anılarıyla ve kimi zaman düşündüren kimi zaman kulaklara küpe olan sözleriyle sevenlerinin gönlünde ve zihninde unutulmaz […]

Geçen yıl 90 yaşında hayata gözlerini yuman dünyanın en iyi yedi fotoğrafçısından biri olarak gösterilen “Master of Leica” unvanına sahip Ara Güler, ardında paha biçilmez eserler bıraktığı gibi, renkli kişiliğiyle, mesleğine olan aşkıyla, her biri farklı birer hikaye tadında anılarıyla ve kimi zaman düşündüren kimi zaman kulaklara küpe olan sözleriyle sevenlerinin gönlünde ve zihninde unutulmaz izler bıraktı.

Ara Güler’in hayatında iz bıraktığı isimlerden birisi de National Geographic Türkiye’nin “İncirlik Üssü”, “Arabesk”, “Yeraltında Bir Dünya Şehri; New York Metrosu” adlı çalışmalarıyla dikkati çeken belgesel ve haber fotoğrafçısı Haluk Çobanoğlu.

“Hayatım boyunca onun sözleri peşimi bırakmadı”

1994-1996 yıllarında güvercin yetiştirme geleneğini konu alan “Kuşbazlar” takviminin bir kopyasını Ara Güler’e götüren Çobanoğlu, usta fotomuhabiri ile tanışma hikayesini, AA muhabirine anlattı.

Ara Güler’in tanıştıkları gün fotoğrafları beğendiğini dile getirdikten sonra “Senin baban ne iş yapıyor?” diye sorduğunu aktaran Çobanoğlu, “Bu soruya çok şaşırdım ve ‘Niye bana bunu sordunuz?’ dedim. ‘Benim babam zengindi de ondan’ dedi. Yani fotoğrafın ne kadar külfetli, zahmetli olduğunu anlatıyordu. Özellikle bağımsız çalışıyorsanız, hayatınızı sosyoekonomik olarak sürdürmenin güçlüğü üzerine altı çizilmiş bir sözdü benim için. Hayatım boyunca onun bu sözleri peşimi bırakmadı. Her an hatırlıyorum çünkü özellikle 20. yüzyılın bağımsız çalışan haber fotoğrafçılarının böyle bir sıkıntısı ve derdi olmuştur. Onun için hep yanımdadır Ara Güler’in bu sözleri.” ifadelerini kullandı.

Ara Güler’in Türkiye fotoğrafı ile dünya fotoğrafı arasında ilk estetik ve teorik ilişkiyi kuran kişi olduğunu belirten Çobanoğlu, “O anlamda nasıl Rus edebiyatı Gogol’un paltosunun cebinden çıktıysa, Türkiye fotoğrafı da Ara Güler’in paltosunun cebinden çıkmıştır diyebiliriz.” değerlendirmesini yaptı.

“Magnum’dan estetik ve felsefik açıdan etkilendi”

Çobanoğlu, zamanın çok önemli haber ajansı Magnum’un üyeleriyle olan diyaloğunun Ara Güler’i hem estetik hem de felsefi açıdan etkilediğini anlatarak, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Magnum fotoğrafçıları Türkiye’ye gelmiştir, Ara Güler onlara rehberlik etmiştir, beraber fotoğraf çekmişlerdir. Bu insanlar, konuları kendileri seçmeleri konusunda ilk defa dünya basınında bir felsefi oluşumla ortaya çıkmışlardır. Kendi arşivlerine sahip çıkmışlardır. O dönem dünya basınına bakıldığında fotomuhabirleri veya fotoğrafçılar, çektikleri işlerin filmlerini basın kuruluşlarına teslim ediyorlardı. Magnum şöyle bir öneriyle ortaya çıktı; ‘Fotoğraflar bizimdir, size kopyalarını veririz, kendi arşivimizi koruruz ve konularımızı seçeriz.’

Ara Güler eğer bunu Türkiye’de yapmamış olsaydı, bugün Ara Güler Müzesi olmayacaktı. Çünkü o dönemde Türkiye’de sadece fotoğraf çeken Ara Güler değildi. Başka fotoğrafçılar da vardı ama ne yazık ki onların arşivleri bugün tamamen kaybolmuş durumda. Ara Güler’in külliyatı, Türkiye fotoğrafının külliyatıdır, memleketin görsel külliyatıdır. Ara Güler zaman zaman dönemin basın yayın organlarıyla ilişki içinde olsa bile, serbest fotoğrafçı olarak çalışma hakkını ve arşivini hep korumuştur.”

“Portede dünya fotoğrafına katkı sağladı”

Çobanoğlu, Ara Güler’in çok az bilinen ve önemle konuşulması gereken dünya fotoğrafına katkısının, portre fotoğrafı geleneğine geniş açı ile bakışı olduğunu söyledi.

Güler’den önce dünyada ve memlekette çekilen portrelerin daha çok vesikalık kadraja yakın çekildiği ifade eden Çobanoğlu, Ara Güler’in, geniş açı kullanarak öznenin ifadesini etrafını da dahil ederek anlatmak istediğini dile getirdi.

Bu konuda Güler’in çok önemli yerli ve yabancı kişilerin portrelerini çektiğini belirten Çobanoğlu, şöyle devam etti:

“Türk edebiyatından 100 yazarın portre fotoğraflarından oluşan ‘100 Yüz’ adlı sergisinin açılışında ‘Eğer ben bunları çekmeseydim, Türk edebiyatı yüzsüz kalacaktı’ demişti. Bu bağlamda ‘Yaratıcı Amerikalıları’ ya da ‘Yeryüzünde Yedi İz’ Ara Güler’in çok az bilinen katkılarından bazılarıdır. Ara Güler, politikayı fotoğraflama konusundaki çalışmaları da çok enteresan bir güzergahta ilerlemiştir. Türk siyasetinin ikonik portreleriyle Ara Güler yakın ilişki kurmuş ama hiçbir zaman bunu memur tavrı içinde yapmamıştır. Bugün Beyaz Saray’ın kadrolu fotoğrafçıları var. Onların çekilecekleri kareler, onlara sunuluyor. Bülent Ecevit ile arkadaşlığından ortaya çıkan ‘Beyaz Güvercinli Adam’ adlı büyük bir külliyat var o dönemi anlatan. Çok özel portreler çekebilmiştir, memur tavrının dışında başka şeyler üretebilmiştir. Bu çalışmaları Türkiye fotoğrafı açısından çok özel bir örnektir.”

“Modern Türkiye fotoğrafının başlangıç noktasında Ara Güler var”

Estetik olarak bakıldığında her fotoğrafçının kendi öznel bakışı olduğunu ama Ara Güler’in seçtiği konularla ve serbest vezin çalışmasıyla o yolu açtığını, o yoldan daha sonra gelen fotoğrafçılar için özel bir örnek teşkil ettiğini dile getiren Çobanoğlu, “Türkiye’nin dünya ile iletişimin yoğunlaşması, diğer örneklerin bilinmesi hem Ara Güler’in somut katkısını doğruladı hem de bunu daha da geliştirdi. Özellikle 1990’lı yılların sonundan itibaren Türkiye fotoğrafı, farklı seslerin oluşturduğu bir koroya doğru yöneliyor. Bence modern Türkiye fotoğrafının başlangıç noktasında Ara Güler var.” diye konuştu.

Bir kayboluş, bir keşif hikayesi: Aphrodisias

Çobanoğlu, Ara Güler’in, 1958 yılında Aydın’da bir baraj açılışına giderken Aphrodisias Antik Kenti’ni keşfetme hikayesini, şöyle anlattı:

“Aphrodisias coğrafi olarak biraz ücra bir yer. Burası 19. yüzyılda Fransızlar tarafından kazılmamış ama Ara Güler’in deyimiyle biraz ‘ellenmiş’ daha sonra 20. yüzyılın ortalarına kadar unutulmuş bir kent. Aydın civarına yapılan barajın basında tanıtılması ile ilgili Hayat dergisinden bir iş alır. Aydın Valiliği’ne gider. Kendisine bir araç tahsis edilir. Barajın fotoğraflarını çeker. Dönüşte, akrabasının düğününe yetişmek isteyen şoför yolları şaşırır ve kaybolurlar.

Yolu bulma umudunun kaybolduğu geç saatlerde bir köyde bulurlar. Bu köy, Aphrodisias’ın içinde bulunduğu köydür. Ara Güler, köy kahvehanesine girer lahitlerin üstünde oturan insanları görür. Kafasında bir ışık belirir. O gece orada konaklarlar, ertesi gün yola devam eder. Ara Güler daha sonra aynı menzile geri döner ve burayı dönemin önemli dergilerinden biri olan Horizon dergisi için fotoğraflar. Bundan sonra her şey çorap söküğü gibi gelir. Dünyanın birçok dergisi bu işi yayınlamak ister.”

Amerika’da yaşayan Arkeolog Prof. Dr. Kenan Erim’in yıllar sonra Ara Güler’e ulaştığına ve birlikte gerçekleştirdikleri seyahatin ardından Aphrodisias’ta kazı çalışmalarının başladığına değinen Çobanoğlu, “Bugün Aphrodisias’ı bu iki önemli insana borçluyuz. Ara Güler vesile olmuştur, Kenan Erim de bu alanın dünya çapında tanınmasına önemli katkılar sağlamıştır. Aphrodisias’ın keşfiyle dünya için çok önemli bir eser kazandırılmış oldu. Buna bir fotoğrafçının vesile olması, benim için hem çok fantastik bir hikaye hem de gurur kaynağı. Birinci elden hikayesini dinlemiş olmak benim için çok önemli.” dedi.

Ara Güler sergisine büyük ilgi

Öte yandan, Cumhurbaşkanlığı tarafından, Doğuş Grubu Ara Güler Müzesi Arşiv ve Araştırma Merkezi iş birliği ile ilki İngiltere’nin en önemli sanat merkezlerinden Londra Saatchi Galeri’de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda açılan Ara Güler Sergisi büyük ilgi görüyor.

Ara Güler’in eserleri, Londra’nın ardından sırasıyla mayısta Paris Polka Galeri’de, haziranda Kyoto Tofukuji Tapınağı’nda, eylülde New York Smithsonian Ulusal Amerikan Yerli Müzesi’nde, Ocak 2020’de Roma Trastevere Müzesi’nde, Nisan 2020’de Türkiye’nin Mogadişu Büyükelçiliği’nde sergilenecek.

Ana eksenini Ara Güler’in İstanbul fotoğraflarının oluşturacağı sergide, Anadolu ve dünya coğrafyasından kareler ile Aşık Veysel’den Nazım Hikmet’e, Picasso’dan Dali’ye uzanan tarihi portreler seçkisi de yer alıyor.

Londra sergisinde, özellikle İngiltere tarihine ve sanatına damga vurmuş Winston Churchill, Alfred Hitchcock, Bertrand Russell gibi isimlerin portrelerine yer ayrılırken, gidilen her ülkede o topluma ait önemli karakterlerin fotoğrafları seçkiye eklenecek.

Ana sponsorluğunu Halkbank ve Ziraat Bankası, ulaşım sponsorluğunu Türk Hava Yolları, medya sponsorluğunu Sabah ve Daily Sabah gazetelerinin üstlendiği “Ara Güler Sergisi” yurt dışında önemli müze ve galerilerde yer alarak, uluslararası sanat platformunda ustanın anısını yaşatacak.

Sergi merkezlerinde düzenlenecek konferanslarda Ara Güler fotoğrafçılığı, Prof. Dr. Hasan Bülent Kahraman tarafından anlatılacak.