Kültür

Anadolu’nun yetiştirdiği büyük İslam alimi: Ömer Nasuhi Bilmen

Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Diyanet İşleri Başkanı ve İslam hukuku üzerine yazdığı eserler dolayısıyla “allame fakih” olarak nitelendirilen büyük İslam alimlerden Ömer Nasuhi Bilmen, vefatının 47. yılında anılıyor. Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Pala, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ömer Nasuhi Bilmen’in Anadolu’da yetişen büyük İslam alimi olduğunu söyledi. Bilmen’in Türkiye’de daha […]

Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Diyanet İşleri Başkanı ve İslam hukuku üzerine yazdığı eserler dolayısıyla “allame fakih” olarak nitelendirilen büyük İslam alimlerden Ömer Nasuhi Bilmen, vefatının 47. yılında anılıyor.

Atatürk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Pala, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ömer Nasuhi Bilmen’in Anadolu’da yetişen büyük İslam alimi olduğunu söyledi.

Bilmen’in Türkiye’de daha çok “Büyük İslam İlmihali” adlı eseriyle tanındığını ifade eden Pala, şunları dile getirdi:

“Hocamızın babası Hafız Ahmet Hamdi Efendi 1895 yılında ikinci kez hacca gidiyor ve Medine’de vefat ediyor. Hoca o zaman 8-10 yaşlarında yetim kalıyor. Daha sonra amcası Abdürrezzak İlmi Efendi o dönemde Erzurum’da bulunan Nakibüleşref Kaymakamı yani Nakibüleşref Osmanlı zamanında Hazreti Peygamber’in soyundan gelen insanların işleriyle ilgilenen kurumun adı. Amcası Abdürrezzak İlmi de o kurumun başında. Muhtemelen sebebi de şu olabilir, Ömer Nasuhi Bilmen merhum baba tarafından seyyiddir. Hocamız küçük yaşta yetim kalıyor ve amcası bunu himayesine alıyor.”

Pala, Ömer Nasuhi Bilmen’in ilk hocasının amcası olduğunu belirterek, küçük yaşlarda Kur’an-ı Kerim’i ezberleyerek ilk ilim tahsiline başladığını dile getirdi.

“20’li yaşlarda roman yazmaya başlamış”

Bilmen’in 20 yaşına kadar Erzurum’da tahsil gördüğünü anlatan Pala, “Hocamız Erzurum’daki dönemlerde Arapça, Farsça ve Fransızca dillerini öğreniyor. Arapça ve Farsça’yı mükemmel derecede, Fransızca’yı da tercüme yapacak derecede öğrenmiş oluyor. Yani o dönemde Erzurum gibi yerde o zamanın şartlarında eğitimin kalitesini, düzeyini göstermesi bakımından son derece önemli, dikkati çekici. Zaten hocamız fıtratı itibariyle zeki, aynı zamanda çok da çalışkan insan. Hatta hocamız, 20’li yaşlarda roman yazıyor.” ifadelerini kullandı.

Bilmen’in İslami ilimlerde çok yönlü insan olduğuna işaret eden Pala, İslam hukuku ilmi alanında daha çok öne çıktığını anlattı.

“Eserleri Arapça’ya çevrilseydi dünyaca bilinecekti”

İstanbul’da 20 yıl müftülük yapan Bilmen’in Diyanet İşleri Başkanlığı da yaptığını hatırlatan Pala, şunları kaydetti:

“Hocamız kişilik olarak son derece mütevazı ve ahlaklı bir insan. Zaten sahip olduğu ilim de onu daha mütevazı, daha olgun şahsiyet haline getirmiştir. Çalışkan, sürekli okumayı çok seven biriydi. Hocamızın bir başka özelliği de aynı zamanda çok iyi bir edebiyat üslubu vardır. Hocanın yazılarında, kitaplarında umumi olarak bir edebi üslup seziyorsunuz. Bu hem ahlaki anlamda edebi üslup hem de edebiyat, dilsel anlamda edebi üsluptur. Ömer Nasuhi Bilmen’in o kıymetli eserleri, özellikle fıkıhla, İslam hukuku ile ilgili eseri şayet Arapça yazılmış ya da Arapça’ya tercüme edilmiş olsaydı hocamız okyanus ötesinden, Amerika’dan, Japonya’ya, Endonezya’dan, Pakistan’a, Cezayir’den, Afrika’ya kadar biliniyor ve eserleri okunuyor olacaktı.”

Pala, Bilmen’in eserlerini tüm dünyaya tanıtmanın ilim ehline ait olduğunu ifade ederek, Bilmen’in “Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu” kitabını birinci cildinden başlayarak Arapça’ya çevirmeye başladığını ve tüm dünyaya kazandırmaya çalışacağını sözlerine ekledi.

Bilmen’in öz geçmişi

Erzurum’un Aziziye ilçesine bağlı Sarıyayla köyünde 10 Ocak 1884 yılında dünyaya gelen Ömer Nasuhi Bilmen, tahsiline Ahmediye Medresesi müderrisi olan amcası Abdürrezzak İlmi Efendi ile Erzurum Müftüsü Müderris Hüseyin Raki Efendi’den ders alarak başladı.

İstanbul’a 1908 yılında giderek, Fatih dersiamlarından Tokatlı Şakir Efendi’nin derslerine devam eden ve 1911 yılında icazet alan Bilmen, daha sonra imtihanla Medreset’ül Kudat’a girerek burada dört yıl hukuk tahsili yaptı.

Fıkıh ve ilmi kelam dersleri okuttu

Bilmen, 1912 yılında açılan ruus imtihanını kazanarak Fatih Dersiamı olarak göreve başladı ve 1913’te Fetvahane-i Ali Müsevvid mülazımlığına tayin edildi. Bir çok ilim yuvasında müderrislik yapan Bilmen, 14 Şubat 1926’da İstanbul Müftülüğü müsevvidliğine, 16 Haziran 1943’te de İstanbul Müftülüğüne getirildi.

Fatih Camisi’nde, Sahn Medresesi’nde ve Dar-us-Safaka’da dersler veren Bilmen, İstanbul İmam-Hatip Okulu ve Yüksek İslam Enstitüsünde usuli fıkıh ve ilmi kelam dersleri okuttu.

Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu

Diyanet İşleri Başkanlığına 30 Haziran 1960 tarihinde tayin edilerek Türkiye Cumhuriyeti’nin 5. Diyanet İşleri Başkanı olan Bilmen, bir yılını doldurmadan 5 Nisan 1961’de emekliye ayrıldı.

Arapça ve Farsça’yı çok iyi bilen, Türkçe’nin de bulunduğu üç dilde şiir yazabilen Bilmen, bir ara Fransızca’ya da merak sardı ve bu dili de tercüme yapacak kadar öğrendi.

İki çocuk babası olan ve İslam hukuku üzerine yazdığı eserler nedeniyle “allame fakih” olarak nitelendirilen büyük İslam alimlerden Bilmen, 12 Ekim 1971’de İstanbul’da vefat etti.

Naaşı Edirnekapı Sakızağacı Şehitliği’ne defnedilen Bilmen, eserleri ile halkın üzerinde önemli etkiler bıraktı.

Başlıca eserleri olan “Hukuki İslamiyye ve Istılahatı Fıkhiyye Kamusu”, “Kur’’an-ı Kerim’in Meal-i Alisi ve Tefsiri” ile “Büyük İslam İlmihali” gibi yayınlanmış ve yayınlanmamış pek çok eseri bulunuyor.